Quantcast
Channel: Nurdan'ın Yeri
Viewing all 189 articles
Browse latest View live

Berlin Wool Works, Daniela's Sampler, New Designs / Berlin Yün işleri, Daniela' nın Örnekleme Tablosu ve Hikaye Devam Eder

$
0
0

This Berlin work was completed back in the last year! For further detail
It's turned out a  cushion!

Eski bir Berlin şablonundan işlediğim bu gülleri geçen sene bitirmiş kenara koymuştum.


I've set a vintage corner with it!
Eski sandığın üstündeki Vintage köşesine yerleşti çoktan.

♥♥♥

This silver frame was left as an inert object since a long time ,
(it is from sixties! )
  I've stitched a very old miniature chart for framing with it! 
I think, they are suited each other!

60 lardan kalan ve küçük olduğu için atıl duran gümüş bir çerçeve vardı hanidir gözüme takılan. Can sıkıntısıyla başlayıp bir gecede işlediğim eski bir Berlin minyatür çelengi içine yerleştirdim. Çerçeve ataletten kurtuldu, gün yüzüne çıktı; bu küçük iş de bir anlam kazandı. 

Kanaviçe ve gümüş bir arada hiç kullanılmıyor ama ben ne hikmetse ikisini yakıştırıyorum.

Biliyorum, zaman zaman siz de farkına varıyorsunuz, garip bir biçimde ruhum 19. yy da takılı kalmış gibi. Biri de çıkıp nedenini bulsa, rahatlayacağım sanırım.


♥♥♥
Daniela's Sampler / Daniela'ın Örnekleme Tablosu

Daniela Bencurova is a teacher from Jasenova, Slovakia! She is an avid cross stitcher/lover! We've met  each other on Pinterest and then we've become our blogs's follower since a while!

From the very first day, I 've been following her naive daily routine and stitching adventure with a big pleasure! Because her simplicity gives me a great inspiration !  

She lives in a very small but beautiful town, Jasenova!
As wikipedia says;  Jasenová is a village and municipality in Dolný Kubín District in the Zilina Region of northern Slovakia  It has population of 401 people! Its name comes from the Slovak word Jaseň, which is a kind of tree often found in the area. There is a church built in 1836 and an old elementary school from the 19th century. A hill named Choč (altitude 1611 m) can be seen from the village.





As a thank, I've designed a small sampler to her as her new year gift!


Guess, what did she do as a reply? She's stitched a Friendship Sampler on the based of  her gift"

Thank you so much Daniela ♥




  I truly believe in that; cross stitch can build many friendship bridges in between the people who have yet to met!  

♥♥♥

So my dear friends; above stitching news are from the last month's activities! There are more but I'll share them within the next post!

You'll find  two new designs below, one of them is giving as a bonus this time :))

Cheers,

 ♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥

Merhaba Sevgili Dostlar,

İstanbul'a kar yağar; yüzümde güller açar misali; kendimi de tembellikten uzaklaştırmak amaçlı şüphesiz; biten işler, haberler ve desenlerle geldim, buradayım. Umarım herkesin keyfi yerindedir.

Bu yayını yaparken iki amacım var. İlki, Slovakya' dan Daniela' yı size biraz tanıtmak, ikincisi de hikayeyi devam ettirip, kısa zamanda sonuçlandırmak.

Daniela'yı tanımam (sanal olarak) beni Pinterest' te izlemeye almasıyla  mümkün oldu. Akabinde bloglarımızı takibe aldık.

 Slovakya' nın kuzeyinde, 401 nüfuslu (Wikipedia bilgisi) küçük bir kasaba olan Jasenova'da yaşıyor. 4 çocuk annesi ve lise öğretmeni. Çocukların ikisi de ikiz, bizim gibi... Jasenova' dan meşhur bir yazar da çıkmış  adı Martin Kukucin. Biz sadece Milan Kundera' yı tanıyoruz Türk okurlar olarak, bu yazarın eserleri hakkında bilgim yok ama kasabanın en meşhur şahsiyeti olarak biliniyor! Onun doğduğu ve büyüdüğü ev, aynı zamanda Daniela' nın kocası Milan'ın da doğduğu ev.

Daniela'ya dönersek, her gün, hasta da olsa bıkmadan- usanmadan  blog yayını yapıyor ve kanaviçeleri ile günlük hayatını paylaşıyor.

Yazdıklarından tek kelime anlamasam da samimiyeti kablolardan insana hemen sirayet ediyor zaten.
Google tercüme ile anlaşıyoruz neticede....

Çocukların hepsi evden ayrıldığı için boş zaman bulduğunu yazmıştı bir kere. Onların gidişinden sonra kanaviçeye başlamış ama inanılmaz bir tutkuyla bağlanmış.

Uzatmayayım; geçenlerde, bana hiç de yabancı olmayan  kanaviçe tutkusunu nedeniyle, ona bir sürpriz yapmak istedim. Nursun' la bir kanaviçe paketi hazırladık ve yeni yıl hediyesi olarak gönderdik. Tam da 31 Aralık günü eline ulaşmış. Ardından da, ona özel bir aile samplerı  (örnekleme tablosu) tasarlayıp göndermiştim. 

Eline ulaşır ulaşmaz işlemeye başladı ve bir kaç güne bitirdi. Yukarıdaki fotograflarda samplere ilham veren unsurları görmüşsünüzdür zaten. 

Daniela, ona hazırladığım şablon üzerinden bana bir sürpriz yaptı akabinde. Yine bir iki gün içinde şablonun renkleri ve yazıları üzerinde oynayıp şahane bir " Dostluk Sampleri" haline getirdi ve yayınladı.

Birbirini hiç görmeden de anlayabilme imkanı veren bloglar ve ortak ilgi alanları; yaş, dil, aidiyet gibi engel olabilecek unsurların hepsini bertaraf etmeye, ülkeler ve insanlar arasında dostluk köprüleri kurmaya sebep olabiliyor gördüğünüz gibi. İşin en güzel tarafı da bu zaten....

Teşekkürler Daniela, bana bundan daha büyük bir hediye veremezdin ♥  

Evet , başka paylaşacaklarım da var ama bugünlük bu kadar yeter...

Soğuk ve kar var her yerde. Cebinizden mamayı, kapınızdan bir kap ılık suyu eksik etmeyin olur mu?

Sevgilerimle,


Freebees of this posts / Bu yayının şablonları!



  Richard Ramsey's (An American Painter) digital painting " It’s Over"

Amerikalı Ressam Richard Ramsey' in "Önüm, Arkam, Sağım Solum Sobe" olarak tercüme edebileceğim Dijital tablosundan adapte ettiğim son çalışmalarımdan biri.


"Happy Family" Sampler -"Mutlu Aile"Örnekleme Tablosu


Ve Hikaye Devam Eder....

Biz, Tüccar ve Simyacı Kara Hasan konuşmaya devam ede dursunlar; Itır ve babasının Pamuk Nine'yi ilk ziyaret ettikleri güne tekrar geri dönelim. 

Hikayeyi hatırlamak ya da yeniden okumak isteyenler için linkler;
II
IV

Herşey Aslına Geri Döner - V



Pamuk Nine gülümseyerek devam etti ‘Geldiğinizi duydum, ama yaşlılık artık eskisi kadar hızlı hareket edemiyorum. Onun için sizi kapıda karşılayamadım’. Üzerine giydiği pembeli mavili minik çiçeklerle süslü elbisesi ona çok yakışmıştı. Koşarak yanına yaklaştım ve vazoyu elinden alarak masaya götürdüm. Biraz evvel bizi esir alan kokular bu kır çiçeklerinden geliyorlardı. Pek çoğunu ilk kez gördüğüm bu çiçeklere ait herşeyi öğrenebileceğimi düşündüm. ‘Ne kadar şanslıyım’.

Babam Pamuk Nine’nin koluna girdi ve bizim için hazırlandığı belli olan masaya kadar götürdü.   Annemin yaptığı börekleri Pamuk Nine’ ye uzatarak ‘Çam sakızı çoban armağanı, bu börekleri karım yaptı, lütfen kabul buyurun’ dedi.

Pamuk Nine’ nin yüzü kocaman bir gülümsemeyle aydınlandı. ‘Sizin gelişiniz benim için hediyedir, neden zahmet ettiniz’. Bana dönerek ‘güzel kızım, kapıdan içeri girince soldaki ilk kapı mutfak kapısıdır, oradan bir tabak getiriver de börekleri yerleştirelim’ dedi. 

Bir koşu mutfağa gittim. Mutfak, sayısını saymanın neredeyse imkansız olduğu kavanozların içine yerleştirilmiş rengarenk reçeller, tohumlar ve henüz ne olduklarını bilemediğim rengarenk tozlarla doluydu. Merak içindeydim ama beklemem gerekiyordu. Bir tabak alıp verendaya döndüm. Babamla Pamuk Nine’ nin konuşmalarının bir bölümüne şahit olabildim.

-          Aslında biz Itır’ ın çevresine olan ilgisinin ve sevgisinin çok küçük yaşlarından beri ne kadar gelişmiş olduğunun farkındayız. Daha yürüyemiyorken bile annesi onu bahçeye bıraktığında oyuncaklarla değil hayvanlarla oynardı. Çoğu zaman beşiğinin yanında onunla uyuyan bir hayvan bulurduk. Bu, bir sincap yavrusu, tilki yavrusu, ördek yavrusu olabiliyordu. Hatta bir keresinde bir yılanla uyur bulduk onu. Başlangışta bu durum bizi çok korkuttu ama zamanla alıştık. Onun bu ilgisini en doğru yönlendirebilecek insanlardan biri olduğunuza karar verdik. Doğrusu sizinle ilgili çok az şey biliyoruz ama Itır için iyi bir öğretmen olacağınıza inanıyoruz. Sizin zamanınız el verdiğince ve iklim şartları çok zorlamadıkça sizin yanınızda olacak.

-          Bu kararı verdiğinize çok sevindim. Doğayla benim kadar uzun zaman haşır neşir olan bir insan, doğayı seven insanları da diğerlerinden kolaylıkla ayırabiliyor. Ben seçimimin doğru olduğunu biliyorum. Sahip olduğum bilgilerin doğru insana aktarılması için izin verdiğinizden dolayı size çok teşekkür ederim. Hadi şimdi çaylarımızı içelim ve bu güzel günü hep birlikte kutlayalım.

Pamuk Nine yavaşça yerinden doğruldu. Bastonuna yaslanarak eve yöneldi. Biraz sonra elinden dumanlar tüten bir çaydanlıkla geri dönmüştü. Hep beraber çaylarımızı içtik. Tıpkı kır çiçekleri gibi bu çayın da tadı, kokusu bu bugüne kadar içtiğimiz çayların hepsinden başkaydı. Kurabiyelerin de... ‘Bu evde her şey ne kadar değişik’  

Babam çaylarımızı içtikten sonra izin istedi. Bana dönüp‘seni Pamuk Nine’ ye emanet ediyorum. Ben şimdi gidiyorum, akşam olmadan odun kestiğim yere gel, eve beraber dönelim’ dedi ve gitti.

Onun gidişinden sonra etrafıma merakla bakınmaya başlamıştım. Pamuk Nine gülerek ‘buradaki herşeyin sana değişik geldiğinin farkındayım. Aslında burada gördüklerin hemen her gün yanından geçip dikkat etmediğimiz bitkiler ve ağaçlardır. Ben sadece onları daha rahat büyüyebilecekleri yerlere diktim ve hakettikleri sevgiyi verdim. Onlar da bana, en güzel renk ve kokularını verdikleri çiçekleri açarak teşekkür ediyorlar. Bu senin öğrenmen gereken ilk kuraldır. Tabiat ona verilen sevgi kadar cevap verir. Sevgi verirsen güzellik, kötülük edersen felaket bulursun’. Dediğinde ilk dersimi aldığımı anlamıştım. Etrafıma daha da dikkatle bakmaya başladım.

Çevrene baktığında göreceksin. İnsanların bencillikleri ve hırsları onları doğadan uzaklaştırıyor. Sadece kendi emelleri için başka canlıların haklarına da el uzatmakta bir beis görmüyorlar. Bu nedenle sel baskınları, yangınlar, kuraklık ve açlık kaçınılmaz oluyor.

İnsanlar, düşünme yetenekleri ve idrakleri ile dünyadaki tüm canlılardan daha üstündür. Bu nedenle de dünyada değişiklik yapma yeteneği olan yegane canlıdırlar. Bu aynı zamanda çok büyük bir sorumluluk da bindirir üzerimize. Ancak,  bunun değerini ve manasını bilenlerin sayısı çok azdır. Bu yüzden hala çok bencilce hareket ediyorlar.’

Pamuk Nine’ nin ne demek istediğini tam manasıyla anlıyamıyordum ama çok önemli şeyler söylediğini hissediyordum. Derin derin iç çektim. Pamuk Nine bana baktı. ‘ Hadi bakalım şimdi o mutfaktaki kavanozlarda gördüğün tohumları ve kuru bitkilerin çoğunun yetiştiği bahçeyi göstereyim sana’ dedi. 

Yerinden doğruldu ve verendadan aşağı inerek evin arkasında kalan bahçeye yöneldik. Bahçeyi gördüğümde gözlerime inanamadım. Kırmızı, pembe, mor, mavi, sarı ve turuncunun bütün tonları, yeşilin açıklı koyulu fonunda pırıl pırıl parlıyorlardı. ‘Burası sihirli olmalı’ dedim şakınlık ve hayranlık dolu bir ses tonuyla. Pamuk Nine gülerek ‘ gönülden, emek vererek  yapılan her iş neticesini eninde sonunda bu şekilde verir. Yılmadan sabırla yapmak gerek her şeyi. Bu bahçeyi, yıllarca emek vererek bu hale getirdim. Geldiğim bu yaşta kani oldum ki  mucizeler emek ve sabırda saklılar. Eğer yaşam mucizesinin farkına varabilirsen, sana bağlı diğer yaşamları da kendi yaşamınla birlikte korumak için mümkün olan herşeyi yaparsın. Bu bahçenin canlıları birbirleri için ne kadar gerekli olduklarını bilir ve birlikte olmaktan duydukları mutluluğu böyle ifade ederler’ dedi.

Bahçenin güzelliği, renkler, kuşların cıvıltıları hiç uyanmak istemediğim bir rüya gibiydi. İçim ılık ılık bir sevinçle doldu.

O gün, akşamın nasıl olduğunu anlamadım. Ta ki Pamuk Nine ‘bugünlük bu kadar artık gitme vaktin geldi’ diyene kadar... Pamuk Ninenin yanaklarını öptüm. Sevinçle geldiğimiz yoldan koşa koşa babamın yanına gittim.  Eve dönüş yolu da çarçabuk geçiverdi. Sevinç ve heyacenla aklıma gelen herşeyi babama anlatıyordum. Eve vardığımızda, merakla bekliyor olmalılar ki annem ve kardeşim bizi kapıda karşıladılar.Arabayı bahçeye soktuğunda odunların boşaltmasına hepimiz yardımcı olduk. Annem bir yandan, " Ne oldu bugün anlatsanıza" diye bizi sıkıştırıyordu. Babam işini bitirip çardağın altına oturup beni yanına çağırdı. ‘Hadi bakalım bugün ne gördün, ne yaptın anlat bakalım. Bak herkes merakla seni bekliyor’ dedi.

Çaylar içilirken o gün olanları, gördüklerimi, söylenenleri aklımda kaldığı kadarıyla anlattım.
Annem;
-          Hiç de insanların anlattığı gibi bir kadın değil galiba. Dünyası ona yetiyor olmalı ki insanlarla ilişkiye girmiyor. Oysa onun hakkında neler neler söyleniyordu. Yok huysuzmuş, yok ormanda büyüyle uğraşıyormuş. Tanımadıklarımız hakkında ne kadar kolay ön yargıya varıyoruz. Bu ön yargılar bizi nasıl da yanlış yönlendiriyor

Babam;
-          Öyle aslında. Doğrusu ya oraya giderken ayaklarım geri geri gidiyordu. Öyle bir yerde yanlız yaşayan bir kadın insana hiç de hoş olmayan şeyler hissettiriyor. Ama yaşadığı yei gördükten sonra dünyanın en mutlu insanı belki de o diye düşünmeye başladım. Bu, kızımız için çok iyi oldu dedi.  Sonra da "Hadi acıktım. Bir şeyler hazırlayın da yiyelim.

Nedendir bilmiyorum herkesin yüzünde aynı ifade vardı. Sanki ılık bir rüzgar hafifce esmiş geçmişçesine bir ferahlık ifadesiydi bu. Hepimizin, henüz görülmeyen bir ışığa bakıyor gibiydi gözleri...

Akşam yemeği neşe içinde geçti. Kardeşim ‘bende gelmek istiyorum beni de götür ‘ diye mızıldanıyordu. Eğer Pamuk Nine izin verirse bir gün götürürüm’ dedim.          

O akşam, yaşadığım müthiş günün olayların heyacanından yorulmuş olmalıyım erken yattım. Evimizin huzurlu atmosferi, annemin asude sesi, küçük mırıltılar adeta bir ninni gibi gelmişti bana. Çabucak uyuyuverdim. O gece çok renkli rüyalar eşlik etti bu derin uykuya. Bulutlara binerek dünyanın öbür ucuna gittim. Renkli kuşların, binbir çiçeğin açtığı bir bahçede dolaştım. Uzakta çok büyük bir ağaç vardı. Meyveleri altından yapılmış gibi parıldıyordu. En üst dalındaki meyvenin ışıkları bütün dünyayı aydınlatırcasına pırıl pırıl parlıyordu.

Henüz güneş doğmamıştı gözlerimi açtığımda. Bir an rüyayla gerçek arasında bir yere takılmışım gibi bir his duydum. Sanki bedenimden ayrı başka bir yerlerden geri dönüyormuşum gibi hissettim kendimi. Bahçedeki çiçeklerin kokuları hala burnumdaydı. Bir an veya bir saniye, zaman hissim yitmişti. Nerede olduğumu anlamam biraz zaman almıştı ama çok mutlu olduğum bir yerden ayrılmışım gibi buruk bir hisle kendime gelmiştim. Etrafımı algıladığımda duyduğum güzel kokuların bir kısmının ninemin pişirdiği güzel ekmekten geldiğini anladım. Yeni pişmiş ve ağızda dağılan ekmeği çiğneyeceğimi düşünmek bile yataktan kalkmam için yeterli güçtü. Tan yerindeki ince kırmızılık güneşin bir kaç dakika içinde dünyayı selamlayacağını gösteriyordu.

‘Herkese günaydın’ diye bağırıp çaydanlığı kaptığım gibi çeşmeye koştum. Gitmek için içimde inanılmaz bir sabırsızlık vardı. Çok güzel bir bahar sabahını başlıyordu. ‘Sana da günaydın güneş’

Kahvaltımızı yaptık. Annem her zamankinden biraz daha erken kalkmış,  babama öğle yemeğini de hazırlamıştı. Yemeklerimizi de alıp yola koyulduk. Ormana vardığımızıdababam daha baltasını hazırlamaya başlamadan, ben şelaleye doğru yola koyulmuştum bile...

O gün ve ondan sonraki günler kanat takıp uçmaya başlamıştı. Hep bir önceki günden daha çabuk geçen günler... Pamuk Nine ne kadar çok şey biliyordu öyle!  Ağaçların otların Latince adları, ne işe yaradıkları, nerede ve hangi hastalıklara iyi geleceği, hastalıkları iyi edecek karışımlar ve daha neler neler. Bunları nasıl aklımda tutabilirdim ki? Ben küçük bir çocuktum...

Umutsuzluğa kapıldığım durumlarda Pamuk Nine beni anlar ve ara verirdi. Bu kaçamak ders aralarında,  başından geçen ilginç olayları anlatır, komik şeyler söylerdi.   Ormanda dost olmadığım hemen hiç bir hayvan yok gibiydi ama Pamuk Nine’ nin tüm canlılarla olan dostluğunu görünce ‘ben de onun gibi olabilecek miyim?’  sorusunu sormaktan alamıyordum kendimi.


"Devam Edecek"





"Unutma Beni "Özgecan İçin / "Forget Me Not"

New Header of My Blog - It is Snowing / Karlar Eşliğinde Blogun Yeni Başlığı

$
0
0




The Muse's taken from Christmas Angel chart of Nikyscreation,
 the Needlewoman with two needles's taken from the Mary's Sampler of With Thy of Needle and Threads! 

Kendim için ilk kez fantazi yapmak istedim. 
Ordan burdan toplama bir işleme oldu bu. 
İlham perisi Niky' nin Kreasyonundan, iğneli kadın da With Thy of Needle and Threads -Mary' nin Samplerinden alıntı.

 Bakalım ne diyeceksiniz....





♫ It is Snowing in Istanbul , İstanbul' a Kar yağıyooor - Tipi tipi♫

Snowing is not an ordinary event for Istanbul! Averagely, snow falls 2-3 times in January and February in every years, but, last year we faced a terrible water shortage because there was no snow even no rain at all!

Yesterday / Dün


It's started with a sudden blizzard  !
 (In the video, Nursun's saying hello to you)
Videoda Nursun var.



Just after two hours / Kar yağmaya başladıktan 2 saat sonra / Göztepe
*-*

Today in the Morning




In front of our house / Sabah evimizin önü



Our street / Bizim Cadde




Today, (around 5 pm.) from our garden 
Öğleden Sonra 5 / Arka Bahçemiz








As per weather forecasting of this week, snow is going to continue until Friday! Hooray ♥♥♥



Kar, dokunduğu her yeri periler diyarına döndürdüğü için; kendisi zaten ayrı bir masal yazıyor cadde ve sokaklarda. Itır, "Nurdan abla, senin karların bugün benden rol çalar; beni sonraki yayına bırak" dedi. 

Çok nadiren bu şiddette kar yağan şehrin, sevinçli sakinlerinden biri olarak; bu yayını hikayesiz bitirsem bana kızmazsınız değil mi?

Kızmayın, kızmayın, hadi çıkıp kartopu oynayalım :))))

Freebie of this post / Bu yayının şablonu




An Absolute Challenge - RYU / Kendime Meydan Okudum - RYU

$
0
0

Do you know RYU?

You might know this muscular character, if your boy/boys was/were born in 90th's!

My elder nephew (C. Firat ) was born in 1987! 
He and his brother both were raised with some computer /Atari games such as  the Street Fighters and their versions!
*-*



RYU
The Street Fighter


An Atari Saloon from 90's

*-*
Anyway, Firat' s at least, become a real fan of RYU! 


Here is C. Firat!İşte Bu Çağlar Fırat!


One day, he asked me to design/stitch RYU for him, as my gift for his previous birthday!
Imagine, such an old fashion, vintage , regency soul in stitchery,  how can be matched with 90's ?

This, I may call an absolute challenge! 

So, I challenged!

I' ve designed RYU at once and got his approval!
And then started to stitch!

*-*
There is a number of colors in order to give right light effects to his muscles!   
In fact, it is a quite small figure to contain that much colors on!
Therefore, stitching has taken times than I expected!

At the end of the day,
Firat is so happy to have his own RYU! I am happy too for proofing that I have enough stitching passion!

Can I call myself  "The Stitch Fighter"? 


♥Cheers♥

*-*-*-*-*-*-*-*-*

Merhaba Sevgili Dostlar,

Eğer, 90'larda doğmuş bir oğlunuz  ya da benim gibi bir yeğeniniz varsa; muhtemelen "kaslı" dövüşçü RYU' yu bilirsiniz.

O dönemin, masa üstü bilgisayarlarına bağlanan oyun konsolları ya da atari salonlarının değişmez oyunlarından olan, Sokak Savaşçılarından biri o!

*-*
1987 doğumlu büyük yeğenim Fırat, bu oyunla ilk tanıştığı günden bu yana, hala hiç bıkmadan oynamaya devam ediyor. O nedenle bizde hep güncel bir oyun Sokak Savaşçıları...

Neticede; RYU' nun gerçek hayranlarından bir oldu çıktı bizim oğlan. 






Ocak doğumludur ama Kova (Hakan Kırkoğlu' nun deyişi ile Saka) Burcu...

Her eve lazım türünden; titiz, temiz, düzenli ve tertipli olma numunesidir; 
nazar deymesin  (tık tık).
Üstelik de merhametli ve kibardır...Onu alacak kız yaşar kesinlikle...
(Gözde bekarlardan laf aramızda ama gönlüne göre birini arıyor hala..)

Neyse, yakışıklı yeğenim; bu sene doğum günü hediyesi olarak RYU' nun tasarımını ve işlenmesini istedi benden. 

Nasıl yok derim?

Benim gibi ruhu 19. yy' da takılı kalan biri için 90' lı yılların kaslı karakteri tam bir meydan okumaydı; pilavdan dönenin kaşığı kırılsın tabii," Varım " dedim.

Küçük bir tasarım ancak, kas efekti vermek için gayret ettiğim ışık gölge geçişleri nedeniyle üzerinde inanamayacağınız kadar çok sayıda iplik var. 

O nedenle işlemesi beklediğimden çok daha uzun sürdü.
Yine de önemli olan Fırat'ın beğenmesiydi,"söylediğine" göre çok beğendi.

Sırada çerçeve var; o da en kısa zamanda yapılacak. 
*-*

Ee onlar sokak savaşçısıysa  ben de iğne/iplik savaşçısıyım.
Bu çöplük benim, ancak ben öterim!
*-*

Hepimize nefes almayı kolaylaştıracak haberlerin olduğu güzel bir hafta dilerim.


Sevgilerimle,


Freebie of this Post - Bu Yayının Tasarımı





Herşey Aslına Geri Döner VI 

Evin dışında yaptığımız gezilerde, Pamuk Nine’ nin baktığı hayvanlar eşlik ederdi bize. Ancak değişmeyen eşlikçimiz yeni yağmış kar kadar beyaz olan kedisiydi.  Pamuk Nine' nin can yoldaşıydı ama adı yoktu. Neden isim koymadınız diye sorduğumda, ‘O benim can yoldaşım, kendi evladım gibi; ona başka türlü seslenmek içimden gelmiyor’ diye cevaplamıştı. 

Pamuk nine' nin kedisi biraz tuhaftı. Onun diğer hayvanlara zarar verdiğine şahit olan hiç yokmuş. Kendi gözlerimle gördüm, bir defa yaralı küçük bir hayvanı ağzıyla taşıyarak getirip Pamuk Nine’ nin eteğine bıraktı. Ayrıca ne verilirse onu yer fazlasını istemez; hatta bazen bizimle sebze yemeği yediği de oluyor.  Bu evdeki her şey gibi o da çok değişik anlayacağınız.

Bir bayram sabahı, en güzel kıyafetimi giydirdi annem. Ona o kadar yalvarmıştım ki sonunda bana Pamuk Nine’ min kine benzer pembeli mavili bir elbise dikmeye razı olmuştu. Bizim çok paramız yoktur. Babamla annemin çok çalışmasına rağmen yine de kıt kanaat geçiniyorduk. Yeni bir elbise çok büyük lükstü aslında ama anneciğim kıramamıştı beni. Elbisemin yakaları ve kol ağızları büyükannemin el emeği dantelleriyle süslenmişti.

Evde bayramlaştıktan sonra, bayram tatlısı ve annemin binbir emekle o kış kazırladığı dantel masa örtüsü sarılı paketi alıp babamla yola koyulduk. Bayram olduğu için kardeşim de bizimle beraberdi. 

Annem çok istemesine rağmen; komşularımız bayramlaşmaya gelirlerse kapıda kalmasınlar diye evde kalmıştı. 

Pamuk Nine bizi her zamanki gibi verendada karşıladı. Onun da üzerinde, yeni gördüğüm çok güzel bir elbise vardı. Bugün diğer günlere nazaran daha genç görünüyordu. Giydiği elbiseden olsa gerekti.

Daha verendanın basamaklarında bayramlaştık. Masaya geçip oturduğumuzda, Pamuk Nine kardeşimle bana bayram hediyesi; çok özenle hazırlandığı her halinden belli olan çıkınlar verdi.

Hevesle ve biraz da hoyratça açtık çıkınlarımızı.  İçinden çıkanları görünce, gözlerimize inanamadık. Hem benim hem de kardeşimin ağızları hayretle bir karış açılmış babamın yüzüne baktık önce. Çıkınlar; ailemizin altından kalkamayacağı değerde ve önemde hediyeler vardı çünkü. Babamın kaşlarının çatılması, bu durumu perçinliyordu adeta...

Benim hediye çıkınımda çok eski olduğu belli olan üzerinde çeşitli taşlardan ve mineden yapılmış çiçeklerle süslü altın bir madalyon vardı. ‘Arka bahçedeki çiçeklerinize benziyorlar, çok ama çok güzel’ dedim sevinç içinde. Yanaklarımı öpen Pamuk Nine ‘asıl güzel olan sensin’tatlı kızım dedi. Elleri ile başımı ve yanaklarımı okşarken; adeta kendi kızını seviyormuş  gibiydi. İçimden ona sımsıkı sarılarak teselli etmek geçti. Ben de sarıldım.....


Kardeşimin hediye çıkınından da yine çok eski olduğu belli olan bir erkek yüzüğü çıktı. ‘Bu dedemindi ona da büyük dedesinden kalmış. Bu yüzüğü bu güne kadar ancak güçlü ama gücünü asla başkalarını ezmek için kullanmayacak kadaryüce gönüllü insanlar takabildiler. Sende büyüyünce cesur ve bir o kadar yüce gönüllü bir genç olacak ve bu yüzüğü tıpkı senden öncekiler gibi layığıyla taşıyacaksın’ dedi kardeşimi öperken.

Başımı kaldırıp babama baktığımda yüzünün renginin değiştiğini gördüm. Biliyorum o hakedilmeyen hiçbir şeyi istemezdi. ‘ Bu insanların başkalarına boyun eğmesine neden olan tek şeydir’ derdi hep.
‘Az olsun ama kendi emeğimle kazandığım olsun. Birgün sadece borçlu olduğum için istemediğim şeyleri yapmak zorunda olmamalıyım. Başım hep dik olmalı benim’ Babamın yüzündeki bu ifade Pamuk Nine’ nin de gözünden kaçmadı.

-          Bana borçlu değilsiniz. Tam tersine ben borcumu ödüyürum. Yıllardır kapımı çalan ve evime neşe getiren, ömrümün sonlarında bana torun sevgisini tattıran sizlere ben borcumu nasıl ödeyeceğimi bilmiyorum. Üstelik bunlar benim hiçbir işime yaramıyor. Birgün ben öldüğümde hiç tanımadığım insanların eline geçecek. Ama bu şekilde hiç olmazsa beni hatırlayacak ve beni anladığı için de ilkelerimi yaşatacak  insanların elinde olacaklar.

-       Sizi anlamasına anlıyorum ancak verdikleriniz kabul edilebilecek herşeyden çok daha değerli ve pahalı. Biz fakir ama onurlu insanlarız; verdikleriniz bizi ezer, altından kalkamayacağımız şekilde borçlandırır. Bu hediyeleri siz geri alın; onlar büyüdüklerinde ve hala hak ediyorlarsa, o zaman verirsiniz. 

Babam konuşmasına ciddiyetle devam etti.  

- Itır'ın koluna, ona öğrettiğiniz bilgilerle bir altın bileziktakıyorsunuz zaten. Ondan büyük hediye olamaz. 

Pamuk Nine "Evladım" dedi. Benim yaşıma geldiğinde, zamanlamalar konusundaki bilgin neredeyse mükemmelhale gelmiş olur. Eğer, bilgime hürmetin varsa; çocuklarına verdiğim hediyelerin zamanlaması ve gereklliğine de inan. Bunu sadece, bu yaşımda beni mutlu ettiğiniz için değil; çok gerekli olduğu çin yapılmış bir hareket olarak kabul et.

Onun sesindeki ciddiyet, biraz da endişe, babamın bir süre gözlerini Pamuk Nine' nin gözlerine dikip susması ile neticelendi. Şaşırmış bir halde onları izledim. Adeta sessiz bir biçimde birbirleriyle konuşuyor gibilerdi.


 Babam nihayet gözlerini indirdi ve gülümsedi. Önünde duran paketi uzatarak "Bu paketi size karım yolladı. İçinde hem onun hem annemin yaptıkları var" dedi.

Pamuk Nine' nin gülümseyerekaçtığı paketin içinden kar gibi bembeyaz dantel bir örtü çıktı. Birbirine eklenmiş onlarca motifin meydana getirdiği güzellik tarif edilecek gibi değildi. Ninem, büyük bir sevgiyle kalbinin üzerine bastırdığı örtüyü bir eliyle usul usul okşarken, "Teşekkür ederim" dedi. " Ne büyük bir emekle örüldüğünü ancak o işle uğraşan bilir, çok teşekkür ederim".


-          Bu kadar güzel bir hediyeyi hak edecek hiçbir şey yapmamıştım. Beni çok mutlu ettiniz. Doğrusu ormanın bu köşesinde istediğin zaman istediğin hediyeyi bulma şansı yok.. 

Masanın üzernde duran yeşil keseye uzandı Pamuk Ninem.

-  Sevgilerimle birlikte bu keseyi karına götür. Kesenin içindeki tohumları, sabah gün doğmadan bahçenin güneş alan bir köşesine diksin. Bol bol da su versin.  Unutma,güneşin ilk ışınları düşmeli dikildikleri yerlere.


Sonra uzun elbisesinin cebinden içinde sarı bir toz olan küçük bir kavanoz çıkardı.  

- Annene ver bu kavanozu. Her sabah bir bardak ılık suyun içine bir kaşık koyup içsin. Dolaşım sistemindeki sorunlarına derman olacak; ömrünü uzatacaktır.  


Hep beraber bayram tatlılarımızı yedik, çayımızı içtik. Hepimiz aldığımız hediyelerden mutlu evimize doğru yola çıktığımızda vakit hayli ilerlemişti.

Köyümüzde bayramların ayrı bir güzelliği vardır. Gölün yanındaki düzlükte panayır kurulur. Tahta çubuklar üzerinde yürüyenlerimi istersin, gerilmiş ip üzerinde güsteriler yapan akrobatlarımı yoksa alev yutup püskürtenlerimi? Hepsi ve daha nice gösterileri büyük bir sabırsızlıkla bekleriz.

Eve geldiğimizde öğleden sonrayı bulmuştuk . Annemle, ninemi bizi bekler bulduk. Giyinmiş panayıra gitmeye hazırlardı. Kardeşimle birlikte hediyelerimizi gösterdiğimizde, annemin yüz ifadesi değişiverdi. Babama dönerek biraz kırık bir sesle babama söylendi.

-          Bu hediyeleri keşke kabul etmeseydin. Bunlar antikaya benziyor, çok pahalı olmalılar. Bunun altından kalkamayız, borçlu kalacağız

-          Kabul etmek istemedim ama öyle şeyler söyledi ki kabul etmemek mümkün değildi. Üstelik çocuklar hediyelerine bayıldılar. Baksana yüzlerindeki ifadeye.

Gerçekten hediyeme bayılmıştım ve boynumdan çıkarmaya hiç niyetim yoktu.

-          Anneciğim ne olur boynumda kalsın. Vallahi kaybetmeyeceğim. Hem bak elbiseme ne kadar uydu. Lütfen izin ver boynumda kalsın. Ne olur, ne olur...

Büyükler aslında biraz tuhaflar, bende mi öyle olacağım büyüyünce? Özellikle bayram günlerinde çok yumaşak kalpli oluyorlar. Normal zamanlarda hiç hoş karşılamadıkları ısrarı ve küçük şımarıklıkları hoşgörüyorlar. Eh, ben de şımarıklıkla karışık israrlarımla başarılı olmuştum şte. Madalyonum hala  boynumdaydı. Kimbilir arkadaşlarım beni nasıl kıskanacaklardı?

-          Ha unutmadan, şu kese içindeki tohumları da sana yolladı. Vakit geçirmeden dikmek lazım. Bu arada dantel örtüne de bayıldı. Görseydin, neredeyse ağlayacak kadar duygulandı.

Annemin gözlerinde bir an bir gurur hissi  parladı. Emek verdiği bir şeyin beğenilmesi herkesi mutlu eder.

O gün ailecek panayıra gittik. Bizim gibi tüm komşular, arkadaşalarım oradaydı. Bayramın coşkusuna, o gün aldığımız güzel hediyeler de eklenmiş, alabildiğine coşmuştuk. Akrobatların gösterilerini seyretmiş, salıncaklara binmiş, panayıra özel tatlilardan yemiş, limonatalardan içmiştik. Akşam yatağın yolunun zor bulacak kadar yorgundum. Yatar yatmaz uyumuşum.

Ertesi gün gün doğmadan kalkan annerm ve babamın bahçeye giden ayak sesleri, daldığım derin uykudan uyanmak için vesile olmuştu. Yataktan kalktım. Çeşmede elimi yüzümü yıkayıp, yeni dikilen tohumlara su taşıdım.

Pamuk Nine’ nin verdiği kesenin içinde değişik tohumlar vardı. Babam çoğunu ilk defa gördüğü tohumları, aynen söylendiği şekilde,  özenle toprağa gömdü. Sularını verdi. Bütün bunlar olurken, güneş ilk ışınlarını göndermeye başlamıştı bile.

Her zaman ki günlük hayatımız başlamıştı. Babam ormana, ben Pamuk Nine’ ye, annemle ninem kasaba pazarına...

Pamuk Nine annemin örtüsünü verendadaki masaya örtmüş, üzerine rengarenk çiçeklerden bir demetin olduğu bir vazo yerleştirmişti. Doğrusu örtü çok gözalıcıyı. Annemin kızı olduğum için bir kez daha gurur duydum.

O gün, daha önce öğrettiklerinden farklı olarak, çiçek özlerinin bir araya gelerek ne kadar şaşırtıcı kokulara dönüşebileceğini gösterdibana. Benim için inanaılmaz bir deneyimdi. Sihir gibiydi....

Portakal çiçeği, yasemin, amber, sandal ağacı, gül, menekşe, manolya farklı ölçülerde karıştırılarak çeşit çeşit kokular elde edilebiliyordu. Annem ve büyükanneme bu karışımlardan hazırlayıp en çok beğendiklerimi küçük şişelerin içinde hediye götürdüm o akşam. Yemekten sonra da erkenden yattım.  

Ertesi sabah annemin şaşkın çığlığı yataklarımızdan fırlamamıza sebep oldu. Hepimiz birden bahçeye koştuk. Annem, dün dikilen tohumların bulunduğu yerde duruyor " Aman Allahım , Aman Allahım" diye haykırıyordu.. Onun baktığı yere bakınca inanılmaz bir mucizenin bahçemizde gerçekleştiğini gördük.

Dün, sadece boş toprak parçası olan yerde, bu sabah hiç tanımadığımız küçük ağaçlar, bitkiler yetişmiş, üzerlerindeki olgun meyve ve sebzelerden dalları kırılacakmış gibi eğilmişlerdi. Sebze ve meyveler öyle sağlıklı, olgun ve iştah açıcı görünüyorlardı ki kardeşim dayanamadı ve bir meyve koparttı. Kopardığı meyveyi iştahla yerken sızan sular, ağzından boynuna doğru yol yol iz bırakmaya başlamıştı bile.

Şaşkınlığımızdan sıyrılıp biz de yakınlaştık. Elimizi attığımız meyvelerdeki parmak izlerimiz onların olgunlaştıklarını, artık yenmeye hazır olduklarını gösteriyordu. Sebzeler de aynı şekilde...

Annem nihayet haykırmayı bırakmış; yüzünü şaşkınlık dolu kocaman bir gülümseme kaplamış halde babama döndü. Gözleri sevinçle pırıl pırı parlıyordu. " Rüyada değiliz değil mi? 

*-* 
Biz ayrıldıktan sonra, pazara bahçenin mahsüllerini yükleyip giden annem; eve döndüğümüzde babama o gün olanları bir çırpıda anlatmak için hızlı hızlı konuşuyordu.

-  Pazardaki tezgaha malları yerleştiremedik bile. Sebze ve meyvelerin etrafına o kadar çok adam birikti ki malların fiyatını bile doğru düzgün belirleme fırsatı olmadı. Alıcıların içinde şehirli adamlarda vardı. Bize bunları nereden bulduğumuzu sordular. Bahçemizde yetiştirdiğimizi öğrenince ‘biz Vali' nin adamlarıyız. Bundan sonra pazara geldiğimizde ilk size uğrayacağız. Bizden evvel kimseye satış yapmayın. Eğer mallarınız her zaman böyle taze olursa size iyi para kazandırırız’ dediler. Elimizde ne varsa bir saat içinde satıldı. Böylece biz de çarçabuk eve dönme fırsatı bulduk.

Annem pazarda kazandığı paralarla evin eksiklerinin yanı sıra hepimize küçük hediyeler almıştı. Yaptığı tüm alışverişten sonra elinde hala para kalmıştı... Bayram bitmişti bitmesine ama bizim evdeki bayram havası hala devam ediyordu.

*-*
Bahçeden hergün mahsül almak ve alınan mahsulün  yerine hemen yenisinin çıktığına şahit olmak inanılmazdı. Bir süre hepimizi hayrete düşüren bu durumu giderek kanıksamaya başladığımızda;   pazara giden mallarımızın ününü neredeyse duymayan kalmamıştı. Yakın şehirlerden alıcılar kasaba pazarına gelmeye başlamışlardı. Büyük davetler ve önemli konukların ağırlandığı masaları bizim yetiştirdiğimiz sebzeler, meyveler dolduruyordu artık.

Hep böyle gideceğini düşündüğümüz bu durum kısa zaman içinde değişecekti ama biz onu henüz bilmiyorduk.....

Pamuk Nineye gelince; ona bahçedeki mucizeyi anlattığımda sadece gülümsemekle yetindi ve " Hazır olduğunda, bunun nasıl olabildiğini sana göstereceğim" dedi

* Devam Edecek*




That's Real Me / Zifti Kaynatırsan Olur mu Şeker?

$
0
0
"Posies for Thee Thimble Box"

It is a With Thy Needle and Thread Design
Designer . Brenda Gravis





Brenda Gravis' e ait bir desen 
( With Thy Needle and Thread design)

  
*-*

Has Spring Arrived ???

Yes, it has :)) 

Everything has happened within a week! 








It is quite weird, isn't it? 

*-*

Havalar bir öyle bir böyle derken; geçen hafta karla kaplı ağaçlar ne hale geldi bakar mısınız? 
Bahar geldi mi? Valla çaktırmadan gelmiş bile!



This Post's Freebie / Bu Yayının Şablonu


Wish you a peaceful weekend!

♥Happy Stitching♥

*-*

Huzurlu bir haftasonu dileklerimle, 


♥Sevgiler♥


*-*


"HERŞEY ASLINA GERİ DÖNER VII"

Kara Hasan Yıllardır Aradığına Ulaşmak Üzeredir

  
Kara Hasan, dün gece düşünde gördüğü meyveleri, masanın üzerinde görünce irkilmişti. Uzun yıllardan bu yana beklediği ve onu görünen ve görünmeyen dünyalara efendi yapacak olan sırra ulaştıracak anahtar nihayet ona kadar ulaşabilmişti demek...

*-*-*-*-*
  
İki adam bu konuşmaya noktayı koydular ve her ikisi de işlerine geri dönemk üzere ayrıldılar. Tüccarın gidişinden sonra Kara Hasan yapıyormuş gibi görünen işini bıraktı. Çalıştığı odanın bir kenarında duran ve artık rengi görünmeyecek kadar tozla kaplanmış tahta sandığa yöneldi.

Sandık büyük bir gıcırtıyla açıldığında üzerinden dökülen tozlar adamın ağzına doldu. ‘Bu kadar zamandır sandıktaydın artık işe yarama zamanın geldi’ dedi adam; elini sandığa sokup çıkardığı siyah deri kaplı eski kalın kitaba... Kitap, çok eski zamanlarda yapıldığını belli eden eski ve garip motiflerle süslenmişti. Ağır görünüşüne karşın bir o kadar hafifti.

Kitabın tozlu sayfalarında biraz aratırma yaptıktan sonra bulduğu sayfada kaldı ve işte dedi, seni buldum. Karanlık ağzının içinde gevelercesine mırıldanarak bir metin okumaya başlayan adamın görüntüsü saniyeler içinde değişmeye başlamıştı. Okumaya devam ettikçe, giderek görünüşü bulanıklaşıp, farklılaşmaya başlamıştı. Mırıltılarını aynı rutinde devam ettirmeye devam eden kara kuru adamın yerini, sarışın ve genç bir adam almaya başlamış; kısa bir zaman içinde de baştan ayağa değişmişti.

O bu değişimi geçirirken, Tüccarın çıkarken peşine takılıp gelen köpeği Vahşi, garip bir güdüyle Kara Hasan’ ın evinin önünde kalmıştı, Bahçenün kuytu bir köşesinde, beklediği bir şey varmış gibi kalması; Kara Hasan'ın evinden çıkan genç adamın peşine düşmesine neden olacaktı. Kokusuna aşina ama tanımadığı adamın peşinden giderken, güdülerinin neden onu böyle yönlendirdiğini de anlamıyordu. 

Kara Hasan yollardan adeta koşar adımlarla geçerek pazara vardı. İki kadının tezgahını çok kolaylıkla buldu. Oraya vardığında tezgahtaki mallar neredeyse tükenmişti. ‘Zamanında yetiştim diye düşündü . Bir kenarda durup, kadınların dönüş hazırlıklarını izlemeye koyuldu. Dış görüntüsü tamamen değiştiği için, onu kimsenin tanımamasından dolayı dikkat çekmeden olan biteni izleyebiliyordu.

Pazarda tüm mallarını her zamanki tezlikle satan kadınlar, içlerinde o anlatılmaz sıkıntıyla, eve doğru yola koyuldular. Dönüş yolunda anne, sık sık kapasını çevirerek arkasına bakıyordu. ‘İzlendiğimize eminim’ dedi kaynanasına. ‘Ama arkada hiç kimseyi görmüyorum’. Yaşlı kadın ‘Pazardan çıktığımızdan beri bende de bir sıkıntı var. Ben de izlendiğimizi hissediyorum. Bugün Tüccarın gelişinden huzursuz olduk belki de’ dedi. Neyse eve az kaldı. Bir an önce evimize gidelim’ dedi. Anne’ Haklısın, evimde kendimi huzurlu hissedeceğim’ derken, yüzü gibi sesi de sıkıntılıydı.

*-*

O akşam babamla eve her zaman ki  saatte eve döndük. Annem yemeği hazırlamıştı. Yüzünde her zaman alışık olduğum gülümseme yerine düşünceli ve huzursuz bir ifade vardı. Hareketlerindeki telaşında farkına varmamak mümkün değildi.

Babam da huzursuzluğun farkına varmıştı. Ama işini bitirmeden konuşmak istemedi. Evde alışılmadık ölçüde rahatsız edici bir sessizlik vardı. Kardeşim her zamanki gibi ortalıkda dolaşıp, yaramazlık yapmıyordu. Bir kenara çekilmiş tahta oyuncaklarıyla, sessizce oynuyordu.  

Bahçe kapısından içeri girdiğimiz saniye, Bal kulaklarını dikmiş, sanki dikkatlice bir sese kulak asmıştı. Aradan geçen bir iki saniyeden sonra kafasını, istenmeyen birşeyler varmış gibi, adeta bir tehlikeyi haber verircesine aşağı yukarı sallamaya başlamıştı. Geri geri giderek, bahçeden dışarı çıkmak için bir girişimde bulunmuştu. Babam Balı’ ın yularını tutmuş, ilk defa olan bu huzursuzluğuna ve sinirine mana vermeye çalışarak, atımızı sakinleştirmişti.

Babam işlerini bitirip, her zaman çay içtiği köşesine çekildiğinde annem ve ninemde yanına oturdular. Ben ve kardeşim bir kenara çekilmiş, konuşmadan bekliyorduk.

Ahırdan, atımızın sinirli kişnemeleri işitiliyordu.

-      Nesi var bu hayvanın? Hiç böyle huzursuzlandığını görmemiştim.
-      Vallahi hanım ben de bilmiyorum. Bütün gün hiç bir şeyi yoktu. 
       Ancak evin kapısına geldiğimizde birden bire huzursuzlandı. Nedenini ben de bilmiyorum.
-  Vallahi bugün buna benzer bir duygu yakamızı hiç bırakmadı. Belki de bizim   huzursuzluğumuzun farkına vardı. Ondan böyle yapıyor.
-     Sahi anneminde seninde bir tuhaflığınız var. Neler oldu anlatın.

Annem kısaca o gün olanları babama anlatırken, sesi yüzünüdeki endişeyi ve heyecanı yansıtıyordu.

Tüccarın ziyaretini ve konuştuklarını anlattı. Eve dönüş yolundan itibaren yakalarına yapışan o anlaşılmaz duyguyu ve evin güvenli havasına rağmen bir türlü üzerinden atamadıkları bir başka insanın varlığı ve izlendiğine dair hissi de ekledi anlattıklarına.

Babam, bu gibi şeylere önem vermemek gerektiğini, zaman zaman insanların bu gibi vehametlere kapılabildiğini söyledi.  

O akşam büyük bir sessizlik içinde yemeklerimizi yedik. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Uykumuz olmamasına rağmen erkenden yataklarımıza çekildik. Aslında birbirimize ifade etmesek bile, birilerinin bizi gözetlediği hissi hepimizi sarmıştı. Babam, alışkanlıklarının dışında, yatmadan önce, evin tüm girişlerini kontrol etti. Ahırı, kümesi ve bahçeyi gezdi. Birşeyler araştırıyordu. Yattığım yerden atımızın hiç bitmeyen kişnemelerini ve zaman zaman savurduğu çiftelerinin sesini dinliyordum. Kardeşim seslerden çok korkmuş, benim yatağıma gelmişti. Onun küçük vücudunun sıcaklığı ve yanımda bir başka insanın varlığı beni azda olsa rahatlatmış, uykuya karşı koyamamıştım.

O gece düşümde yeşil bahçeyi ve yaşlı zeytin ağacını gördüm. Ancak bu kez, zeytin ağacı benden uzaklaşıyordu. Gittikçe uzaklaşan ve parlaklığını yitirdiği için giderek kararan bahçeyi terketmek ve zeytin ağacını yakalamak üzere koşmaya başlamıştım. Çok istesem de koşamıyordum. Ayaklarım birer taş parçası gibiydiler. Sonra uzaktan, siyah kıyafetleri içinde yaşlı bir adamın ağaca doğru yaklaştığını gördüm. Adamın geçtiği yerlerdeki çiçekler aniden kış bastırmışçasına soluyor, yapraklarını döküyorlardı. Adamın ağaca doğru yürürken geçtiği yol o güzelim bahçede solmuş renkleriyle, çürümüş bir diş gibi sırıtıyordu.  Adam, ağaca yaklaştı, yaklaştı. Ben ise olduğum yerde hiçbirşey yapamadan olanları seyrediyordum. Ağacın yanına gelip ona dokunduğunda, o güzelim ağaç bir anda kupkuru hale gelmiş, bir hariç bütün meyveleri dökülmüştü. Ağacın en üstündeki tek zeytin pırıl pırıl parlamaya, rengi altın rengine doğru dönmeye başlamıştı. Tam o anda nereden geldiği belli olmayan sesler duymaya başladım. Önce cılız olan sesler güçlenmeye ve koro halini almaya başladı. ‘O zeytini almasına izin verme Itır, o zeytini almasına izin verme Itır... Bu bahçenin ve bizlerin yaşamı sana bağlı. Ölmemize izin verme’

Soluk soluğa ve terden sırıl sıklam bir şekilde uyandığımda, o etrafta biri var duygusu tüm şiddetiyle hissettirdi kendisini. Yataktan atladım. Kardeşim henüz uyuyordu. Hızla elbisemi giyinip dışarıya çıktım. 

Evin ritueli değişmemişti. Sabah kahvaltısı hazırlanmış, mis gibi ekmek kokusu havayı doldurmuştu. Annem ve ninem bahçede olgunlaşmış mahsulleri topluyorlardı. Babam da orman hazırlığını tamamlamak üzereydi. Bal’ ın dünkü huysuzluğu geçmemişti. Hala sinirli sinirli kişniyordu. O sıkıntılı hava içinde kahvaltımızı yapıp işlerimize dağılmadan önce, annem adeti olmadığı halde beni sımsıkı kucakladı. Sanki veda ediyor gibiydi.

-          Ne oluyor anne, birşey mi var? diye sordum.
-          Hayır sadece seni kucaklamak istedim.
-          Ne bileyim sanki ayrılıyormuş gibi sarıdım anne.
-          Hayır yavrucuğum. Anneler çocuklarını çok sever ama her zaman bunu gösteremezler. Ben                 seni ne kadar çok sevdiğimi anlatmak istedim.
-          Ben de seni seviyorum anne.

Babamla orman yolunda ilerlerken, içime sebepsiz bir korku düştü. Pırıl pırıl bir güneş ve ormanın o tarif edilmez büyüsü bile beni içine düştüğüm o karanlık korkudan çıkarmaya yetmiyordu. Ensemde bir nefesin sıcaklığı varmışçasına sıcaklık duygusunu, korkunun beraberinde getirdiği bir ürperme hissi tamamlıyordu. Bir kaç kez ürpererek silkindim. Atımızın huzursuzluğu geçmemişti. Babamın yüzünden hiç bir şey okumanın imkanı yok gibiydi. Sadece dizginlere sıkıca yapışmaktan dolayı elinde oluşmuş kırmızılıktan başka...

Her zamanki yerde arabayı durdurup, yanağıma bir öpücük kondurmuştu. O işine başlarken ben de Pamuk Nine’ ye doğru giden patikaya sapmıştım.

Pamuk Nine, alışılmışın aksine beni şelalenin önünde karşıladı ilk kez. Bana gülümseyerek bakıyordu ancak üzümdeki ifadenin değişik oluşu muydu onu endişelendiren veya başka birşey miydi hissettiği? Bilmiyorum, az evvel bana sevgiyle bakan gözleri birden bire kısılmış, arkamdaki bir şeye ya da bir şeye dikkatle bakmaya başlamıştı. Ne olduğunu anlamamış ama korkmuştum doğrusu. Geriye dönüp baktığımda birşey göremedim görmesine ya sabahtan bu yana beni etkisine alan korku hissim en üst düzeyine çıkmıştı. Pamuk Nine’ nin beyaz kedisi, o her zamanki sakin havasından kurtulmuş,  sırtını dikleştirmiş ve tüm tüyleri kabarmış bir vaziyette tıslıyordu. Pamuk Nine ‘Itır arkama geç’ dedi.
Yürürken hiç yanından ayırmadığı bastonu bir mızrak tutar gibi tutmuş; arkasına geçmemden hemen sonra, görmediğim bir hedefe nişan alarak ondan ummadığım bir kuvvetle fırlatmıştı.

Bastonun bir bedene çarptığını, çıkan seslerden anlamak mümkündü. Üstelik yere düşen bastonun üzerinde kan izleri vardı. Boğuk bir çığlık ve uzaklaşan birşeye ait kan izlerini gördük.   Hiçbir şey anlamıyor ama müthiş korkuyordum. Biraz evvel olanlar, benim gibi hayatı belli bir düzen ve sakinlik içinde geçen bir insanın kaldırabileceğinden çok fazlaydı. Korku ve endişiyle ağlamaya başladım. Bulunduğum yere çökmüş, kafamı dizlerimin arasına sokmuş hıçkırarak ağlıyordum.

Pamuk Nine benim sakinleşmemi bekledikten sonra oturduğum yerden beni şevkatle kaldırdı. Kolumdan tutarak eve kadar getirip verendadaki sandalyeye oturttu. Önce, cebinden çıkardığı mis kokulu mendiliyle burnumu temizledi, yüzümü sildi. Yüzünde bir anne şevkatinin tüm emareleri vardı. Gözleri, ancak içten seven insanlarda görülen ama ismi konulamayan o duygu ile pırıl pırıl parlıyordu. 

Kendimi toparladığımı gördüğünde karşıma bir sandalya çekti ve derin bir nefes alıp sözlerine başladı.

- Burada biraz evvel olup bitenlerden çok korktuğunu ve bir anlam veremediğini biliyorum. Sen henüz çok küçüksün. Bazı şeyleri anlatmak da açıklamakta oldukça zor ama  anlayacağın bir şekilde anlatmaya çalışacağım sevgili yavrum...

"Devam Edecek"


Time for a Blog Break / Blog Molası Zamanı

$
0
0


Dear Friends,

Due to the current circumstances, I'll be far from my blog for a while! 

Hope to see you in soon!

Take care of yourself till then!


♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥ 

Sevgili Dostlar,

İçine girmiş olduğumuz yoğun dönem ve gelişmeler nedeniyle, bir müddet buralarda olamayacağım.
Sevgili Handan Hanım, sevgili Nowacraft, yorumlarınıza cevap yazamadığım için de çok özür dilerim.
 Umarım güzel gönlünüzü kırmamışımdır.

Kısa zamanda tekrar görüşmek dileğiyle,

Sevgiler,









Güle Güle Anne / Bye Mommy

$
0
0

11 Haziran 1929 / 13 Mayıs 2015
Ağrıların, sancıların artık bitti anne - Huzur ve Nur içinde yat!

Seni çok seviyoruz ve çok özleyeceğiz....

*-*-*-*-*-*-*-*-

June, 11, 1929 - May, 13, 2015
We love you Mommy! You'll be terribly missed!

Life is Going On / Hayat Devam Ediyor

$
0
0






Sevgili Dostlar,

Annemin vefatı ile ilgili gönderdiğiniz yazılı başsağlığı mesajlarına, üzüntümüzü paylaştığınız telefonlarınıza ve bıraktığınız yorumlarınıza ailem ve kendi adıma sonsuz teşekkürler ederim.

Annemin gidişinin bıraktığı boşluk hala çok büyük ve acımız da hala çok taze. Ancak hayat, durmanı beklemiyor ve devam ediyor. Bu ve benzeri süreçleri geçiren herkes gibi bizler de günlük hayatın akışına kendimizi bırakmak durumundayız. Alışmaya ve sabırlı olmaya çalışıyoruz.

Son zamanların yoğunluğu ve yükü içinde iğne ve ipliklerim parmaklarımdan genellikle uzaktılar. Ağır geçen süreçte, mümkün oldukça renklerle oynadım ben de.

En son yaptıklarım arasından seçtiğim iki yeni tasarımı ve oyalandığım küçük işlerden bazı fotografları bulacaksınız bu yayında.

Umarım seversiniz.

Sevgiyle kalın ve henüz bloglara uğrayamadığım için de beni affedin.

Bu boşluğu ve eksikliği artık telafi edeceğim.







My Dear friends,



We ( me and my family) are so grateful to you for your messages, calls and comments for my Mom!


In our daily life,
there is still a nothingness in our lives without mom, and it is still hard to feel without her!
But life goes on and we should continue! So, we are trying to go back to our daily routine!

As per my stitching activities, well,  I' m mostly lingering  in designing something new instead of stitching!
Yet, my needle and threads are staying a bit far from my fingers! 
But I've done some small works though, while I was out of blogging and start a new Berlin work!

I am going to show you some of them! 

Again thank you so much for not leaving us alone!


♥ Happy stitching ♥





A Start / Yeni Bir Başlangıç 


An Old Berlin woolwork template / Eski bir Berlin Şablonu /


 Small Finishes / Biten Küçük İşler












Thank You!





Continuation and SAL with Nurdan / Devam ve Kanaviçe Etkinliği

$
0
0












Hello My Friends,

At least, I've been back to my stitching routine too!

Today, I'm sharing my latest finishes (A Berlin Wool Work and a completion) I also announce a stitching activity (SAL) which is very first for me!

  You'll find the patterns and  rules below!



Completion!


WHO WANTS TO JOIN?

If you like to join this activity;

please leave a message about

* pattern/patterns you choose 

* your e-mail address 


I'll announce the participants on 20 June 2015!
  

*Happy Stitching*


♥♥♥♥♥♥♥♥

Sevgili Dostlar,


Bu yayında biten küçük bir Berlin işi ile önceden işlediğim ve geçen yayın paylaştığım küçük işlemenin bitmiş halini paylaşacağım.

Ayrıca ilk kez dört ayrı şablon belirleyerek,  bir organizasyon içinde birlikte işlemeyelim istedim. (SAL) Bu aktiviteye katılmak için sadece şablon/şablonları seçmek ve e-posta adresini bırakmanız yeterli.

Yaptığım şablonların, genelde çok renk ihtiva etmesi, çok batılı  ve fazlaca klasik olması nedeniyle bizde sevilme olasılığının fazla olmadığını biliyorum. Ancak şansımı denemek istedim yine de. 

Şablon seçip, işleme talebinde bulunan blog dostlarımı 20 Haziran' da anons edeceğim.

Dilerim katılırsınız.


♥Sevgilerimle♥



NOT : ZAMAN BELİRTMEK GEREKTİĞİ İFADE EDİLDİĞİNDEN 20 HAZİRAN - 25 ARALIK TARİHLERİ ARASINDA OLACAK BİR ETKİNLİK BU . SEÇTİĞİNİZ ŞABLON/ ŞABLONLAR ÜZERİNDE ZAMAN İÇİNDE OLAN HER İLERLEMEYİ (BLOGUNUZDA YA DA BENİMLE) PAYLAŞTIĞINIZDA BURADAN DA AYRICA YAYINLAYACAĞIM.

ŞARTLARIN İÇİNDE YER ALMAMAKLA BERABER ARZU ETTİĞİNİZ TAKDİRDE, AŞAĞIDAKİ MOZAİKİ BLOGUNUZDA YAYINLAYARAK BU ETKİNLİĞE KATILMAK İSTEYENLERİ YÖNLENDİRMENİZ MÜMKÜN OLACAKTIR.







SAL WITH NURDAN  
NURDAN' LA KANAVİÇE ETKİNLİĞİ  (Hiç uymadı bu tanım ama başka başlık bulamadım)

SAL I

19TH CENTURY'S FASHION SAMPLER




SAL II

 SWAN MILLS SAMPLER 





SAL III
"DARCY'S CONFESSION" SAMPLER


SAL IV

ÇALIKUŞU SAMPLER






SAL With Nurdan - Participants / Kanaviçe Etkinliği Katılımcıları

$
0
0




Dear Blog Friends,

The participants of my very first event SAL with Nurdan's participants are listed below. I'd like to thank to the participants and friends who left comments for the event!

Shortly, I have started to stitch a new design (A Parisian)  and I' ll start with SAL IV as soon as "A Parisian" completed! 

I hope everybody enjoys the event!

Wish you a great Sunday

♥Happy Stitching♥

♥♥♥♥♥♥♥♥

Sevgili Dostlar,

İlk kez düzenledğim etkiliğe katkılarınız, katılımınız ve başarı dilekleriniz için teşekkür ederim.

Son 1 haftadır aslında internet ve bilgisayardan uzak kaldım (elde olmayan nedenlerden) 

Bu yayını da çok kısa zaman içinde hazırlamak zorunda kaldım. Eksiklikler ve varsa yazım hataları için peşinen özür dilerim.

Dilerim keyifli bir etkinlik olur, elime yüzüme bulaştırmam.

Ramazanınızı ve Babalar Gününü kutlar güzel bir Pazar geçirmenizi dilerim.

İçten sevgilerimle


PARTICIPANTS / KATILIMCILAR

SALI
FASHION SAMPLER

5.Kaisievic  (yet to confirm)


SAL II
SWAN MILLS SAMPLER


SAL III
DARCY' S CONFESSION

1. Nurdan
2. Kaisievic (yet to confirm)


SAL IV
ÇALIKUŞU SAMPLER

1. Nurdan


SAL II # 1 MARION (Nadelei Blog)

$
0
0




MARION' s first progress

MARION' un "Kuğu Değirmenleri Örnekleme Tablosu "üzerindeki ilk ilerlemesi




ABOUT MARION - MARION HAKKINDA

Marion is one of the very gifted blogger from Germany, who designs her own cross stitch charts too like me! This path makes us quite similar ♥

 She also making wonderful patchwork pieces time to time!

Summery;  It is definitely worth to pay a visit to her blog!

Happy Stitching

PS: In order to share your progresses in my blog too, please send me photo which you'd like me to show!

Önemli Not: Seçtiğiniz şablon üzerindeki ilerlemelerinizi, blogumda paylaşmam için, yayınlanmasını istediğiniz fotoğrafı mail adresime ulaştımanızı rica ederim.


♥♥♥♥♥


Marion, Almanya'dan çok şeker çok da samimi bir blogger. Onu, benim için özel kılan husus; kendi kanaviçe desenlerini yaratıyor, işliyor ve blogunda paylaşıyor olması. Bu açıdan birbirimize çok benziyoruz. 

Benden farkı, doğa ile haşır neşir olması nedeniyle, blogunda doğadan çok güzel detayları yakalayıp, fotograflayıp yayınlaması. Özellikle çiçek detaylarını fotograflıyor, sonra da onları kanaviçe deseni haline getirip hem işliyor hem paylaşıyor.

Marion,  işleme konusunda da son derece hızlı. Bu nedenle sık aralıklı bir yayın akışı var.

Demem o ki zaman ayırıp, blogunu mutlaka ziyaret edin, keyif alacaksınız.

Sevgiyle Kalın, 







 NURDAN İLE KANAVİÇE ETKİNLİĞİ


SAL WITH NURDAN


SAL I # 1 SANDRA'S CREATIVITY / SAL I # 1 SANDRA' NIN YARATICILIĞI

$
0
0



About Sandra / Sandra Hakkında 

Sandra Die Puppenhexe is from Germany too, has a lovely blog to share her cross stitch, patchwork, as well as knitting works! Moreover, she also shares her freebies with her followers!

 She has taken part of the SAL I!

 Due to the other projects of her own,  she's decided to create a jewelry box with two ladies of Fashion Sampler instead of stitching the whole sampler! 


I'm so glad to see such result by using the ladies! 
I think, she' s made a great job and very inspiratonal! Well done  and thank you for your participation Sandra!
 I just love your creativity  :)

♥ Happy Stitching ♥

♥♥♥♥♥♥♥

Sandra Die Puppenhexe, yine çok keyifle takip ettiğim Almanya' dan bir blogger. Rengarenk blogunda, kanaviçe, kırkyama, örgü ve zaman zaman da kendi küçük kanaviçe tasarımlarını takipçileri ile paylaşıyor.

Çok meraklı, çok cana yakın ve bir o kadar da çalışkan olan  Sandra'yı  yakından tanımanızı çok isterim.

Sandra, Moda Sampler'ı için etkinliğe katılan dostlardan. Eh, iş büyük zaman dar ve üstelik yapmayı planladığı pek çok iş onu bekliyor. Dolayısıyla farklı bir tasarım ile etkinliğe katılma kararı aldı.

Aşağıda Sampler' dan seçtği iki hanımefendi ile yarattığı takı kutusunu göreceksiniz. 

Bu sonuçtan kendi adıma ben çok memnun oldum. Çünkü a) Keyifli bir tasarıma vesile olduğumu b) bu tarz farklı kullanımlar ile bu büyük işten çok farklı değerlendirme  yolları çıkabileceğini öğrenmiş oldum.
 Ne derler, bundan iyisi Şam' da kayısı :D

Sevgili Sandra, katılımın, katkın ve bu güzel işi ortaya çıkardığın için sana çok teşekkür ederim ♥♥


♥Sevgilerimle♥





Some of Sandra's Finishes / Sandra' nın Bitirdiği Bazı İşler 

SAL III # 1 Nurdan (How do I design?) / SAL III # 1 (Nasıl Tasarım Yapıyorum?)

$
0
0










Dear Blogging Friends,

I've made my first progress on SAL III "Darcy's Confession Sampler" within the "SAL with Nurdan Event!

In addition to this, upon on special requests from a new reader Beyza   (Bir Dünya Fikir Blog )  as well as one of the participants of SAL event;  today's post is gonna be quite long and mostly in Turkish, in order to explain, what are   my designing methods? 

Therefore,  I'll put annotated images and tutorials for  giving better explanation about my designing adventure! 

I hope you will  enjoy it!

♥ Have a great Sunday ♥



♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥

Merhaba Sevgili Dostlar,

" Nurdan'la Kanaviçe Etkinliği" nde işlemeye karar verdiğim III ve IV. şablonlar (Darcy' nin İtirafı ve Çalıkuşu Örnekleme Tabloları ile ilgili ilk ilerleme raporumu veriyorum. 

Önce Darcy' i sonra Çalıkuşunu yapmaya karar verdim. Kısa sürede bitirmeyi planlıyorum çünkü başlayıp yarım bıraktığım işlerim de var. Onlar bir taraftan bitmeli ki yenilerine başlayabileyim.

Bu etkinlik vesilesiyle daha yakından tanıma fırsatı bulduğum Beyza Hanım (Bir Dünya Fikir Blogunun sahibi) bana kanaviçe serüvenim ve nasıl çalıştığım hakkında epey soru sorunca; çalışma yöntemlerim ve tasarım serüvenimi anlatan bir yayın yapmaya söz verdim. 

Çok uzun bir yayın olacak peşinen kusura bakmayın. Olur ha benim gibi çalışmak isteyenlere bir fikir versin isterim.

 Etamin, emek ve sabır yoğun bir alan. Aslında çook sabır istiyor ama sonuç nesilden nesile aktarılan güzellikler olunca buna da değiyor.

♥İyi okumalar ve güzel bir Pazar dileklerimle♥



 (MY DESIGNING METHODS)

NASIL TASARIM  YAPIYORUM?

Ortaokul yıllarından itibaren annemin elime verdiği siyah bir etamin kumaşla kanaviçe işlemeye başladım. Hiç unutmam, ilk denemem, sazlıkta kuğular ve arka planda küçük bir gemi olan bir modeldi. Berbat bir işleme oldu ama beni buraya taşıyan ilk adımdı neticede....

Annem kanaviçe nasıl yapılır diye sadece çarpı atılmasını öğretti aslında, kalanı kendi kendine tecrübe ile gelişti gelişiyor. Bu uzun soluklu bir süreçti. Şimdi kanaviçe nasıl işlenir ve kapsamında ne vardır diye sorarsanız; iki ayrı yazı salık vereceğim. Birincisi Dolunay Ünsalan ( A House of Happiness) çarpı işi nasıl işlenir? tık tık, diğeri de Ahu (Lavanta Bahçesi)  Kanaviçe' ye başlamak isteyenler için tık tık .

Sorabileceğiniz her soruya yanıt bulacaksınız bu yazılarda. Neyse gelelim bana......

Zamanla oturan o dönem işlemelerimden bazı örnekler aşağıda.

(My early cross stitch works ( from 70 'ties)

1970' li yıllar (Bu işlemeyi yıllar sonra sevgili Mehtap Kaya kese haline dönüştürdü),

1970' li Yıllar

* * * * * 


(METHOD I - IMPROVISATION)

YÖNTEM I / ŞABLONSUZ - DOĞAÇLAMA TASARIM  

1996 yılından bu yana, ailem nedeniyle bir ayak Türkiye’ de olacak şekilde pek çok ülkede yaşadım, çalıştım ve ilişkilerim hala devam etmekte. İklimsel, iş ve sosyal hayat açısından, kadınların zorlanacağı pek çok ülkede üst düzey görevlerde de bulundum.

Tüm bu yoğun zamanlı çalışmalara rağmen, kanaviçe alışkanlığım benimle beraber gezdi hep. 
Sibirya gibi zor yaşam koşullarının zorlu olduğu yerlerde de çalıştım. Yer ve zaman olarak değil şablon bulmak, etamin iğnesi, ipliğini bulmak bile sorundu. O nedenle, yanımda ufak bir kit her daim oldu. O kısıtlı şartlarda, elime geçirdiğim iğne ve iplik ile delikli ya da deliksiz kumaşlara nasıl istiyorsam öyle çarpı atmaya başlamıştım. Kumaşın üzerine ne işleyeceğimi bilmeden, kara kalem karalamaları benzeri işlerdi onlar.


 * * * * 

Bir zaman sonra etamin kumaşların daha büyük olmasını tercih etmeye başladım. Böylece hem kumaş üzerinde daha fazla desen çalışmak hem de uzun zaman tek kumaş üzerinde işleme yapmak mümkün oluyordu. Bu durum, kumaş üzerinde tablolar yapma fırsatı verdi bana. Böylece kafamda canlandırdığım tabloları işlemeye başladım. İlk perspektif çalışmalarımdır onlar. Hayal gücümün eksik kaldığı yerleri, benzer resimlere bakarak ya da bazı şablonların uygun yerlerini ekleyerek birleştirmeye başladım. Aşağıda bu çalışmalara bir örnek bulacaksınız.








Bu tarz çalışmalarım  bir süre sonra beni başka arayışlara yöneltti.

Öğretmen olduğu için rahmetli anneme öğrencilerinden, velilerden, dost ve tanıdıktan çok kartpostallar gelirdi çocukluğumda. Dostlukların ve güzel anların sembolleridir onlar;benim için hala da öyle...

Etaminde arayışlarımın yeni mihenk noktası kartpostallar oldu. Bu süreci ilk blog yayınlarımla paylaştım burada zaten; çoğunuz süreci biliyorsunuz. 




Janette & Peter





Tutorial of my visual designing process!
Şablonsuz, kumaş üzerine direkt uygulamayı nasıl yaptığımı bu küçük video' da bulacaksınız..

* * *

(METHOD II / DESIGNING,  LIKE  "PATTERN PAINTERS" OF 19TH CENTURY)

YÖNTEM II / BERLİN TEKNİĞİ İLE TASARIM


Derken 2013 yılının ortalarında acaba “şablon tasarlayabilir miyim?” sorusuna cevap aramaya başladım. Kendime özgün bir yöntem olsun da istiyordum. İşte bu noktada yolum Berlin Yün İşi şablonları ile kesişti ve ben kendimi yeni bir tasarım alanına konuşlandırdım. 

NOT : Berlin Yün İşi şablonları, 19.yy da dönemim anlaşmalı ressamlarının, bu iş için basılmış kareli kağıtları  boyayarak hazırladıkları şablonlardı. Bu şablonlar siparişçi matbaada renkli olarak basılıp satışa sunulmuş o dönem.


Küçük bir Berlin Yün İşi Şablonu

 Bu şablonlar kendi desenleme çalışmamda bana örnek oldular. Böylece hem klasik şablonlara atıfta bulunmak hem de kişisel şablonlarımı böyle oluşturma fikri çok sıcak geldi.

Online şablon sitesinden kendime boyamak için farklı renk  ve boyutta şablon yaptım ve bu teknik ile çalışırken onları kullanıyorum.



Paint programı  ile  tamamen görsel hafızaya dayalı tasarım çalışması örneği... Üzerinde çalışıyorum bu desenin, bitince paylaşırım :))


Diğer bir şablon kağıdı



Özellikle sampler çalışırken bazı çalışmalarımdan kopyala-yapıştır ile faydalanıyorum. Şöyle ki


Kopyala -yapıştır ve şablonun renklerinde karıştır ile kızları şablona uyarladım. Ardından Edward Rochester, Thornfield ve detayları kareleri tek tek boyayarak doğaçlama yerleştirdim. 

Bir de romandan alıntı bir cümleyi de yazınca, tasarım  da bitti. 
Taa dammmm......





Moda Samplerden  Doğan Bir Diğer Sampler (Bennet Kızları)

Moda samplerinden bir kopyala-yapıştır tasarım daha çıktı gördüğünüz gibi...
Biraz espri de kattım bu tasarıma aslında . Kitabı okuyanlar bilirler;  Bennet'leri 5 kızı vardır ve en küçük kızları Lydia 15 yaşındayken,  para peşinde sefil bir askere kaçmıştır, Ancak Darcy sayesinde skandal daha fazla büyümeden evlenmiştir.Bu hususa vurgu yapmak için,  şablonda 4 kız var; yan yazılarda  Lydia kocaya kaçtı yazıyor :D


* * * * * *
(METHODS III /  DESIGNING WITH THE HELP OF ONLINE PATTERN WIZARD PROGRAM)

YÖNTEM III / ONLINE ŞABLON TASARIM SİTESİ YARDIMI İLE 
TASARIM YAPMAK



Şimdi kendi desen çalışmalarımı yaparken; önce internette herkese açık bir tasarım sitesinde
(http://stitchboard.com/pages/pattern/freePatternWizard.php) kartpostal ve / veya goblen özellikli şablonların ana hatlarını belirledikten sonra;  taslak olan deseni, baştan kare kare boyayarak kişiselleştiriyorum.  Bir sonraki arayışıma kadar bu yöntemle üretmeye devam edeceğim . Aşağıdaki görsellerle ne demek istediğimi daha rahat anlayacaksınız ...


Şu anda üzerinde çalıştığım kartpostal 

Kartpostalın Orjinali

Ana Hatları ve Renklendirmek için Alt Yapısı


Halihazırda üzerinde çalışıyorum...

Tabii benim ki gibi uzuuun zaman harcamadan daha kolay tasarım yapmak mümkün. Zaten günümüzün tüm tasarımcıları o yoldan ilerliyor. Hem kısa zamanda tasarım yapmak hem de ticari işlere girişmek için profesyonel tasarım programları kullanmak gerekli.

Bu tür programlar şablon üzerinde her türlü işleme izin verirken, iplik ve renk seçeneklerini de tek kalemde belirliyor aslında... 

O aşamaya geçtiğimde, tasarım için tüyoları içeren ayrı bir yayın yaparım size söz....

SAL I # 2 Beyza's Creativity / SAL I # 2 Beyza' nın Yaratıcılığı

$
0
0












Hello Dear Friends,

Today's sweet finish is from Beyza! She's  become one of the SAL I' s participants with  a special request ! Her request  was to create something smaller  with some women of the Fashion Sampler! My reply was positive of course!
I always let my needle be free in my stitchery! So, I thought, I should do the same for the others! 

As you see,  the fantastic results of this decision, began to come one after another!At the end of the day,  I am really happy and well satisfied with!

As per Beyza; she is an engineer and a pregnant working lady who is expecting her baby in November! (Due to her special condition, she wanted to take this way within her participation)




In her blog, she is sharing her crafty ideas as well as tips, that make daily life easier! Recently, she is more interested in cross stitching which I like most :D ! 
I am pretty sure that, you'll enjoy her blog as much as I do! 


Thank you Beyza for such an inspiration, contribution and beauty you made!

Awaiting for your next creation ♥

* * * * * * * * *

Sevgili Dostlar,

"Kanaviçe Etkinliği" kapsamında, yaratılan güzelliklere bir katkı da  Beyza (Bir Dünya Fikir) dan geldi.

İçinde bulunduğu özel durum nedeniyle ( Allah nasip ederse, Kasım ayında teyze oluyoruz ♥) Moda Sampler'ından küçük küçük desenler işlemek istedi. 

Memnuniyetle evet dedim çünkü, işlemelerimi yaparken;  kendimi kısıstlanmış, kurallara uymak zorunluluğunda hissettiğimde ortaya doğru düzgün hiç bir iş koyamıyorum. O nedenle serbest olmak, özgürce oynamak benim zaten kişisel tercihim... Bu çerçevede, benzer taleplere hiç olumsuz yanıt vermedim. 

Ortaya çıkan sonuçlar da doğru karar verdiğimi gösteriyor. Maksat, bu işleri yaparken keyif almaktı. doğrusu tahmin ettiğimden de daha büyük keyif duymaktayım  

Teşekkürler  Beyza Hanım; ortaya çıkardığınız güzelliklere, verdiğiniz katkıya ve desteğe...

Bir sonraki işinizi de merakla bekliyor olacağım...

SAL II (Swan Mills Sampler ) # 2 Daniela's First Progress / SAL II (Kuğu Değirmenleri) #2 Daniela' nın İlerleme Raporu

$
0
0


Dear Blog Friends,

One of the participants of the event Daniela from Slovakia, has made her first progress!


I dare to say that, she is the fastest stitcher, I've ever known!  "Is it a needle or bird ( As Mii said needle with turbo) in her hand?  If you become a follower of her blog; you may understand, how is possible to make such incredible progress within a day! 

Daniela, I admire your stitching passion, and continuity into cross stitching! 
I am really so proud to be your friend !
Thank you for your attendance to the event; it  means a lot to me!

I have one final request from you!

Please, take 5 minutes to drop in her blog! In there, you can also find tips for foods, herbs, flowers, healthy drinks and natural products too!

Thank you in advance ♥


*******************

Merhaba Sevgili Dostlar,

Kanaviçe etkinliğinde bir başlangıç da sevgili Daniela' dan geldi. 

Daniela, henüz tanışmadan çok sevdiğim blog dostlarımdan. O kadar naif, sevgi dolu ve hayatla ilgili ki hayran olmamak elde değil. Unutmadan Daniela öğretmen! 

Onca koşuturmaya rağmen, hiç üşenmeden ve büyük bir aşkla, her akşam, o gün yaptığını, gördüğünü ve işlediğini, detaylı olarak blogunda yayınlıyor. 
Daniela' yı okumak (Slovakça yayın yaptığını belirtmeliyim) orada olmak, onunla yaşamak gibi.
O gün neler olmuş, ne yenmiş, hava nasılmış gibi "görsellerle destekli" yaşanan güne tanıklık edebiliyorsunuz. 

Üstelik nasl bir hızla eline aldığı koca koca işlerin bittiğini görmek de cabası.

Daha önce de onun hakkında yayın yaptığım için çok uzatmayacağım!


Sizden tek isteğim; 5 dakikanızı ayırıp bloguna uğramanız. Kesinlikle daha fazla sayıda izleyiciyi hak eden bir emek ve tutku sizi orada karşılayacaktır.

Peşinen çok teşekkür ederim.

Sevgilerimle,


Made by Daniela! Daniela' nın Bazı İşleri 
(Aslında görecekleriniz bitirdiklerinin yanında devede kulak sayılır)








A Finish / Bitti

$
0
0

"A Parisian"
DMC Toiles a Broder 14 count
**
Parisli Kadın
DMC 14 inçlik etamine işlendi


♥ ♥ ♥ ♥









Hello Dear Friends,

"One of  a women in periodic costumes" is completed too!

I hope you like her as much as I like!

As you can see, I've  reduced shades on her skirt!  Because of the tone of the colors I chose, would make more darker shades than it should be. Thus, the skirt was stitched slightly differently.

Frankly speaking, working with "periodic costumes and women" gives me incredible joy. Since last two years, I am quite involved into periodic women's stitchery and, for a while, I intend to continue to do in this kind of designs too.


SAL with Nurdan 2015

A couple days ago I've received new requests to be attended! They are listed as follows: 

1. Bulut Gölgesi Blog  / Tülin (yet to confirm)
2.   Begonvilli Ev / İsmet (yet to comfirm
3. Ayşe Şule Aydın (She is an individual participant - without a blog) - SAL IV Çalıkuşu Sampler




Sevgili Dostlar,

Kanaviçe etkinliğine kısa bir mola verip; "Dönemsel Kostümlü Kadınlar" serisinden bir hanımefendiyi daha bitirdim. Bu defa ki kostüm 18.yy dan.Adını her ne kadar  " Parisli  Bir Kadın" koydumsa da  aramızda  kalsın o dönemin Alman kadınlarına daha fazla benziyor. :)

Bu arada,işlenen etek, şablondakinden daha farklı. Seçtiğim tonlar nedeniyle, gölgeli kısımları azaltmak zorunda kaldım; yoksa etek istediğimden çok daha koyu renk olacaktı.

Dönemsel kostümlü kadınlar, son iki yıldır ilgimi çok çekiyor ve pek çok tasarıma da ilham verdiler. İşlediklerim henüz fazla değil,  geride işlenmeyş bekleyen epey tasarım daha var. Onları da yavaş yavaş işlemeyi planlıyorum. Anlayacağınız kostümlü hanımefendiler, uzunca bir müddet buralarda arz-ı endam edecekler. Aşağıya, bu seriye ait işlediğim kadınların (hatırlatmak açısından) birer görselini de koydum. 
* * *
Kanaviçe etkinliği başlayıp, farklı tarzda işler ortaya çıkmaya başlayınca, acaba ben de katılsam mı? soruları daha sık gelmeye başladı. O sorular; 

1. Bulut Gölgesi Blogunun sevgili sahibesi Tülin Hanım' dan
2. Begonvilli Ev' in sevgili sahibesi İsmet Hanım' dan 

ve 
3. Ayşe Şule Aydın hanım' dan (Blog sahibi değil ama iyi bir blog takipçisi)
Çalıkuşu Sampler' a katılım için geldi.

Tülin Hanım henüz bir seçim yapmadı; bekliyorum. İsmet Hanım, elleriyle ilgili sorunlar nedeniyle çok istemesine rağmen büyük işlemelere girişemeyeceğini; yerine Begonvilli Ev' in konseptine uyan küçük bir iş olursa deneyeceğini söyledi. 

Sevgili İsmet hanım; elimde çiçekli, kuşlu, böcekli epi topu iki şablon var. Aşağıda onları göreceksiniz. Korkarım büyükler ve çok renkliler. Sağlık koşullarınıza uyabilir mi bilemiyorum? 
Neyse bir gözatın yine de....


Sevgili Ayşe Hanım; renk anahtarı üzerinde çalışma fırsatını ancak buluyorum. Bu haftasonu elinize ulaştıracağım. gecikme için çok özür dilerim ♥






Women in Periodic Costumes / Dönemsel Kostümler İçinde Kadınlar


*-*-*

Begonvilli Ev İçin Önerebileceğim  Çiçekli Böcekli Mevcut Şablonlarım 








I suppose, mom was trying to say that, I am watching you ♥

Annem bizi bir yerlerden seyrediyor belki de!

*-*-*-


Finally; En Son Olarak

Remember This ?  Bu Tasarımı Hatırladınız mı?

This design was shown as "unfinished template" within "How do I design?"titled post! 
It is completed like this! 

****

Bu şablonun bir kısmını, henüze üzerinde çalışıyorum notu ile "Nasıl Tasarım Yapıyorum"konulu yayında paylaşmıştım. Böyle bitti ..... 


(: Do you like it ? Beğendiniz mi? :)

Have a lovely weekend / İyi bir haftasonu geçirmeniz dileğiyle

SAL II # 3 (Swan Mills and Daniela) / SAL II # 3 Kuğu (Değirmenleri ve Daniela)

$
0
0









Day IV (11th of July) / 4. gün  (11 Temmuz)



Day III (10th of July) / 3. gün (10 Temmuz)



Day II ( 9th of July) / 2. gün ( 9 Temmuz)



Daniela  did make an incredible progress on the SAL within 4 days - only 4 days? Unbelievable!

She got the half way of the sampler already! 

PS: Daniela decided to interpret  this template differently! She changed colours and added brand-new borders. Obviously her interpretation is more beautiful than the original.  


Well done dear Daniela - you are amazing!!!!!!!


* * * * * *

Benim sevgili arkadaşım Daniela ( ki blog dünyasında turbo iğneli lakabıyla tanınıyor)  bu lakabı ne kadar hakettiğini gösterdi yine.

Etkinlik çerçevesinde, "Kuğu Değirmenleri örnekleme tablosuna" herkesten sonra başlayıp, 3 günde yarıladı. 4 günde koca şablonun yarısını bitirdi. Gün gün resimlediği bu ilerlemeyi, özet olarak yukarıda sundum. Kendi gözlerinizle, onun bir günde aldığı yolu görün isterim.

Üstelik şablonu da kendine göre yeniden yorumladı renkleri değiştirdi, ilave kenar ekledi vs. 

Bu hızı gördükten sonra bir ellerime , bir iğneme bakar durur oldum. Nihayetinde ellerimi azad ettim ama iğnemi cezaya bırakmaya karar verdim.. Sabaha kadar cezada, köşede tek ayak üzerinde bekleyecek. Yok öyle; ellerin iğnesi uçarken, arkadan nal toplamak. Allah Allah!

Daniela inanılmazsın; içtenlikle tebrik ederim......  

« Boules de neige »Snow Globe / Etamin Kar Küresi

$
0
0









Snow Globe 
« Boules de neige » à broder au point de croix
"Les Brodeuses Parisiennes"

/"Les Brodeuses Parisiennes"den Mutfak Havlusu Kar Küreleri Serisi


Snow globes are always among the most favorite things for me!
Perhaps for this reason; I immediately wanted to stitch them just at the first sight!
Due to the time problem, I needed to pick one of them and that is the stitching result!

I think you like it as much as I like!

♥Happy stitching♥

*-*

Kar küreleri, hangi yaşta olursam olayım; hep en sevdiğim objeler arasında olacak. Çocukluğumdan beri bu böyle. Gerçi, o zamanlar bizim kar küreleri plastikti ve atraksiyonlu değildi ama kar yağdırıyordu ya, yeterliydi!

"Les Brodeuses Parisiennes' in dörtlü kar kürelerini gördüğümde gerçekten bayıldım. Çok da kıskandım desenleyen elleri - itiraf ediyorum :))İçlerinden en sevdiğimi seçtim ve yaptım.

Bana kalsa kumaştan çıkarıp oynayasım var. O kadar severek yaptım, anlayın işte....

Umarım siz de benim kadar seversiniz .

Hikayeyi bugün biraz uzun tuttuyorum dolayısıyla da yazıyı kısa...

♥Sevgilerimle♥ 



" Herşey Aslına Geri Döner - Devam "


Yaşadığı tüm acı dolu günlerin hatıralarını ve acılarını geride bırakıp yollara düşen gencin yolu nihayet şimdi yaşadığı kasabaya düşmüş, havasını çok beğendiği ve artık yola devam etmek istemediği için buraya yerleşmeye karar vermişti. 


Artık delikanlılığın tüm özelliklerini üzerinde taşıyan genç bir adamdı ve çok parası vardı. Yerleşmeye karar verdikten sonra uzun br zamandır yaşamakta olduğu büyük evi yaptımış, akabinde büyük bir kuyumcu dükkanı açarak parasına para katmaya başlamıştı. 

Kısa zamanda sahip olduğu servetin büyüklüğü ile hedefleri de büyümüştü ve artık sadece kuyumculuk yapmak ona yetmez hale gelmişti. İçinde bastıramadığı hırsı ve yüreğindeki taşlaşma daha da artmıştı. Hep birşeyler eksikmiş gibi hisseden genç adam, hedeflerine ulaşmak için gözünü budaktan sakınmıyordu. Karar vermişti bir kere; bulunduğu bölgedeki tüm insanları kendisine bağımlı hale getirecekti. Böylece bir daha frenleyemeyeceği bir hırsla civardaki bütün iş yerlerini bir bir eline geçirmeye başlamış, daha önce işin sahibi olan insanları yanında çalışmaya zorlamıştı. Çalışmak istemeyenler de kısa süre içinde, üzerlerinde hissettikleri maddi - manevi baskılar ve uğradıkları zararlar nedeniyle kaderlerine razı olmaya başlamışlardı.

Zengindi, yüzündeki o derin yara izlerine rağmen yakışıklı sayılırdı. Ama o, kadınlardan nefret ediyor, kendisine teklif edilen bütün kadınları bir kusur bularak reddediyordu. Evde bir kadın ve çocuk sesi dünyada tahammül edemeyeceği tek şeydi...

*-*

Adam kısa süre için daldığı geçmişin gölgelerinden silkinerek gerçek dünyaya döndüğünde bir zamandır yatağın kenarında oturduğunu farketti. Neyse artık geçmiş çok gerilerde kalmıştı ve şimdi başka sorunlar vardı!

Çok uzun yıllardan, sonra ilk kez kendisinden izinsiz, iki kadının pazardaki meyve ve sebze satışlarıyla çok para kazanıyor olması, insanlar üzerindeki otoritesini sarsacak hale gelmişti. Hem en iyi müşterilerini kapmışlar hem de insanlara kendi başlarına iş yapmaları için cesaret vermeye başlamışlardı. Yıllardır bu civarda kesin olan hakimiyetine vurulan bir darbeydi bu. Can sıkıntısı ağzındaki acı hissini daha da arttırmıştı.

Artık 50’ li yaşlarını sürüyordu ama daha genç görünüyordu. Son zamanlarda fazla yemek içmekten biraz göbeği çıkmıştı ama olsundu. O kadar parası vardı. Elbette bunu gösterecekti. Altın sırmalarla işlenmiş desenleri son derece gözalıcı olan röpdeşambrını giyip, oturduğu yerin yanındaki vişne çürüğü kadife kordona uzandı.

Yatağı maun ağacındandı. Kordonla aynı renkteki kadife perdelere tüller eşlik ediyor, altın işlemeli yatak örtüsüyle, bir tüccardan çok bir kralın yatağını andırıyordu. Oda hem çok büyüktü hem de az eşyayla döşenmişti. Mevcut olan eşyalar, dünyanın dört bir yanından getirtilmişti. Her biri en değerli ve nadir bulunan ağaçlardan yapılmış ahşap mobilyalara, büyük bir şömine ve büyük altın şamdanlar eşlik ediyorlardı. Şöminenin önünde çok ender bulunan beyaz bir kaplan postu serilmişti. Onu bir Asya seyahati sırasında, yasak olduğu belirtilmesine rağmen düzenlediği bir av sırasında öldürmüş, postunu da, ülke yetkililerine büyük miktarda rüşvet ödeyerek evine getirmişti. ‘Herşeyin bir bedeli var’ diye düşündü odada göz gezdirirken.

Sonra bakışları yatağın hemen önünde yatmış olan büyük köpeğe ilişti. Vahşi; gerçekten de adı gibi Vahşi'ydi... Kime, ne zaman saldıracağı belli olmayan ve tüccardan başka hiç kimseden korkmayan köpeği... Onu daha üç  haftalıkken almış ve insanlardan uzak karanlık bir odada büyütmüştü. Kendisinden başka hiç kimseye alışmaması için yemekleri sadece kendisi vermişti. İhtiyaçlarını görmesi için dışarıya çıkartan seyisten başka hiç kimseyi yanına yaklaştırmazdı. 

Geçmişinde olmayan asalet ve ünvanları kendi kendine aldığında; soyluluğunu pekiştirecek son şeyin bir köpek sahibi olması gerektiğini düşündüğü için almıştı onu aslında ve onu hiçbir zaman sevmemişti. Ama işine yarıyordu doğrusu. Kapısına gelip kendisinden para istiyenleri ve borçlarını ödeyemeyenleri korkutmak için dişlerini göstermesi yetiyordu. Bir defasında bir borçlusu para vermek istememişti de onu öyle bir ısırmıştı ki zorla ayırdıklarında bacağının bir parçasını ağzında buldular. Borçlu acı içinde kıvranırken doktora zor yetiştirmişlerdi. Vahşi rengi gibi yüreği de kara ve tam tüccara yakışan bir köpekti.

Kordona uzanıp zili çalmasının üzerinden ancak bir kaç saniye geçmiş olmalıydı. Kapı çalındı. Yaşlı bir kadın üzerinde mükellef bir kahvaltı bulunan büyük bir tepsiyle, ayaklarını sürüyerek içeriye girdi.

Tüccar  ‘ Niye bu kadar geç kaldın, beni aç mı bırakmak istiyorsun?’diye gürledi

Evin tek hizmetçisi, her sabahki gibi hazırladığı ve her an istenir diye sıcak tutmaya çalıştığı kahvaltı tepsisini vaktinde getirmişti aslında. Ama ne yaparsa yapsın evin beyinin ona bağıracağını bilirdi. Ekmeğin biraz sıcak ya da soğuk olması, yumurtanın istediğinden daha az yada çok pişmiş olması, hiç bir şey bulamazsa tepsinin düzenini beğenmemesi bağırmak için birer bahaneydi zaten.

Kadın bu hallere çok alışmıştı.  Tüccar ya başkasına kızmış hırsını ondan alıyordu  veya ters tarafından kalkmıştı. Bu yaşta çekilir şey değildi doğrusu.   Hayatından bıktığı çok olurdu ama evin müştemelatında kıpırdamadan yatan felçli kocasının ona duyduğu ihtiyaç, bu eziyete katlanmasının tek sebebiydi.

Tek çocuklarını, 1,5 yaşındayken hiçbir doktorun teşhis koyamadığı bir hastalıktan dolayı kaybetmişlerdi. Gerçekten de felaket asla yanlız gelmiyordu. Çocuğun toprağa defnedildiği gün kocası felç geçirmişti. Yıllardır yataktan çıkamaz, konuşamaz bir biçimde bakıma muhtaç hayatını sürdürüyordu.

Bu felaketler başına gelmeden rahat bir ömür sürmüş olan kadın bir anda yanlız ve çaresiz kalıvermişti. Ne yapacağını kara kara düşünürken tüccar kasabaya yerleşmeye karar vermiş, kadını da neredeyse boğaz tokluğuna yanına hizmetçi olarak almıştı. O işe girene kadar günlerce aç kalan kadın, başını sokacak bir kulübe ve sert bir yatak karşılığında saatlerce çalışmaya razı olmuştu.  . Yıllar ağır şartlar altında çok zorlu geçmişti. Vaktinden önce yaşlanan ve ölümü hasretle bekleyen yaşlı bir beden kalmıştı o bir zamanların şen şakrak ve hayat dolu kadından geriye.

*-*

Tüccar, önüne konan tepsiye ilk kez dikkat etmemişti. Yumurtanın az pişmiş olmasına da ses çıkarmadı ilk kez. Kafası hala çok meşguldu. Onu başarıya ulaştıran özelliği yine devreye girmişti. Çocukluğundan bu yana bir konuya gerçekten konsantre olursa eğer, o konu çözülene kadar her olasılığı düşünür ve mutlaka uygun bir çözüm bulurdu.

Bir taraftan kahvaltısı ediyor bir yandan da ona rakip olmaya cesaret eden iki kadını düşünüyordu. Kimdi bunlar? Nasıl olurda ona rakip olmaya, işlerine engel olmaya kalkarlardı?


Kahvaltısını çabucak bitirdi. Ne yerse yesin aslında ağzının acılığı gitmiyordu.Bıkkınlık dolu bir ifadeyle tepsiyi kadına doğru iteleyip ‘ Topla bunları ‘dedi. Adamın yüzündeki bu ifade kadına çok aşinaydı. Böyle zamanlarda işini çabuk bitirmeye ve gözönünden kaybolmaya azami dikkat gösterirdi. Çarçabuk tepsiyi alıp, dışarıya çıktığında derin bir oh çekti. ‘Bu hengameyi de atlattık çok şükür’ diye düşündü. 

Tüccar düşünceli adımlarla kısa bir süre odayı arşınladı. derken yüzünde ne yapacağını bilen bir adam ifadesi belirdi. Kısa sürede üstünü değiştirdi. O gün borç para için kapısında bekleyenleri de görmek istemedi. Hergün kapıya gelen bu insanların yüzlerini görmekten nefret ediyordu. Her biri bir hikaye anlatıyordu. Çoğunun aldığı parayı ödeyemeyeceğini biliyordu. O da haklı olarak ellerindekileri borçlarına karşı alıyordu işte. Sonra ağlayan kadınlar ve annelerinin eteğine yapışmış çocuklar. Hiçbiri görmek istemiyordu aslında. Hele çocukları. ‘Bakamayacaksınız niye yaptınız bu çocukları ?’

Köpeği Vahşi, onun farkına bile varmayan bu adamdan sevgi dilenmemeyi çoktan öğrenmişti. Sabah ihtiyacını ancak tüccar çıkınca görebileceği de acı bir çekilde öğretilmişti ona. Sessizce adamın giyinip kapıyı açmasını bekledi ve onunla birlikte iri cüssesinden beklenmeyecek bir çeviklikle odadan çıktı. Bahçede ihtiyacını gördü. Sonra başını dikleştirip hayli uzaklaşmış olan Tüccar’ ın arkasından seyirtti.

Tüccar’ ın evi kasabanın en görkemli yapısıydı.  Bronz giriş kapısı ve arkasında devasa bir bahçe karşılıyordu ziyaretçileri. Giriş kapısından kuğu heykelleriyle süslü mermer bir havuza giden yola sapılır, havuzu geçtikten sonra mermer merdivenlerden evin ana giriş kapısına varılırdı. Büyük bronz bir aslan başının ağzındaki bronz tokmak, abanoz ağacından yapılan, oymalarla süslü kapıda tok sesler çıkarırdı. Evin yaşlı hizmetçisi nerede olursa olsun duyardı bu sesi.  Ana kapıya çıkan merdivenler mermer holün taşları de en pahalı granitten döşenmişti. Akustik bir yapı olduğundan, ökçe sesleri olduğunan daha yüksek çıkar; evin ihtişamına ihtişam katardı. 

Tüccar aceleci ama vakur adımlarla pazara yöneldi. Sabahın bu erken saatlerinde sebzenin ve meyvenin en tazesini bulmak mümkündü.  Üstelik bu iki kadın erken gelip çok kısa zamanda mallarını sattıkları için onları ve mallarını görmeye az zaman vardı önünde.

Pazara girdi. Onu tanıyanlar bir problem olduğunu bakar bakmaz anlamışlardı. Geçtiği yerden sessizce kenara çekilmeyi tercih ettiler. Başka da şansları yoktu ki... Arkadan yürüyen köpek o kalabalığı görünce dişlerini gösterip hırlamaya başlamıştı bile.

İki kadının satış yaptığı tezgaha yaklaştığında, onların yeni gelmiş olduklarını gördü. Beraberlerinde getirdikleri malları tezgaha yayıyorlardı ama şimdiden önlerinde bir kuyruk oluşmuştu. Tezgahın önündeki kuyruğu görünce yüzü karardı, kaşları çatıldı. Hele valiliğin mübayaacısının onu görüp de sinsice gülmeye başladığını görünce kanın tepesine çıktığını hissetti. Bunca yıllık ününün, böyle ne olduğu belli olmayan iki köylü kadını tarafından zedelenmesine izin vermeyecekti.

Onun tezgaha yaklaştığını görenler, sessizce kenara çekildiler. Kadınlar tezgahın önündeki sessizlikten ters bir şey olduğunu sezmişler, işlerini bırakmış karşıdan gelen adama bakıyorlardı. Genç olanı tüccarı tanıdı. Kocası onun mutfak masası ve sandalyelerini yapmış, değil emeğinin karşılığını almak adeta evden kovulmuştu. Parasını uzun süre alamamıştı. Aldığında da eksik almış, bir daha onun siparişini kabul etmeyeceğine yemin etmişti.

Tüccar tezgaha yaklaştı. Tezgahtakilerin, bu güne kadar bu iklim şartlarında yetişmesine alışık olmadığı türden olduklarını gördü. Kafası karıştı. Yoksa bunlar gizlice ticaret mi yapıyorlardı? Eğer öyleyse durum düşündüğünden daha vahimdi. ‘Bunlar burada yetişmiyorsa daha henüz dalından kopartılmış gibi taze olmalarına imkan yok’  diye düşündü. Ama bu şartlarda yetişmeyi üstelik bu kadar olgun olmalarını nasıl sağlamış olabilirler di? Bu işte bir bit yeniği olmalıydı.

Her zaman emretmeye alışmış mütehakkim ses tonuyla, buyururcasına;

-          Bu sebzeler ve meyveler nereden geliyor? diye sordu.

Kadınlardan genç olanı başını dikleştirip, derin bir nefes aldı ve,

-          Bahçemizde biz yetiştiriyoruz.
-          Bu iklimde bunların yetişmesi mümkün değil, nasıl yetiştirebildiniz bunları?
-          Köyümüzün iklimi bunların yetişmesine imkan veriyor,

Kadın bir taraftan Tüccar’ la konuşuyor, bir taraftan içinden adamın bir an önce gitmesini diliyordu. Sezgileri onu yanıltmazdı. Bela geliyordu ve belanın adı Tüccardı.

Aldığı yanıtlar Tüccar’ ı tatmin etmek bir yana merakını daha da kamçılamıştı. ‘Bu işin esas yüzünü mutlaka öğreneceğim’ diye düşündü.

-          Ver bakalım her birinden birkaç adet.....

Kadın bu kadarla kurtulduğuna adeta inanmaz bir ifadeyle bir kese kağıdına ne varsa çarçabucak doldurdu ve Tüccar’ a uzattı. Onun ardında köpeğiyle uzaklaştığını görmek bile içini rahatlatmamıştı.

-          Anne, bu adamın buraya gelmesi pek hayra alamet değil. İşimizi bitirip bir an önce gidelim.

İhtiyar kadında aynı sıkıntıları hissediyordu. Başını salladı. Sıkıntılı bir hava ani bir fırtına gibi yüreklerinden geçmişti. Tezgahın kalabalığının ve pazarın gürültüsünü duymadan işlerini yapmaya çalıştılar. Tek istedikleri evlerinin güvenli ortamına bir an önce kavuşmaktı.

*-*

Tüccar pazardan çıkışta istikametini kasabanın tekin olmayan evine çevirdi. Bütün önemli işlerini danıştığı, bazen gelecekten haberler veya hasımlarının mahfı veya kayba uğraması için yardım aldığı ‘’Kara Hasan’’ın eviydi gittiği.

Kara Hasan, kasabaya Tüccarla aynı zamanlarda gelmiş ve yerleşmiş; 60’ li yaşlarını süren zayıf, gözlerinin altı her zaman mor halkalarla çevrilmiş, sol yanağında üzeri iri siyah tüylerle dolu bir et beni olan, iri kulaklı, patlak gözlü uzun boylu bir insandı. O yaşına rağmen saçlarında hala çok az beyaz vardı. Yüzü asla gülmez, genelde başı eğik olduğu için kaşlarını kaldırarak bakardı. Bu bakışı ona, koyu renkli göz  halkalarıyla beraber oldukça korkutucu bir hava kazandırmıştı. 

Evin dışına çok az çıkar; kimseyle konuşmaz, insanlar da ondan çekinirlerdi. Kinlendiği ya da uğraştığı herhangi birinin bir daha iflah olduğu görülmemişti çünkü. 

Bu adamın evine aleni girip çıkabilen sadece Tüccardı. İstediği saatte ziyaretine gidebildiği için Kara Hasan’ ın evi onun iş yerinden sonra en çok bulunduğu yer olmuştu. Böyle olması işine de geliyordu aslında. İki korkunç güç insanları gerçekten uzak tutuyordu ki bu onun en çok istediği şeydi.  

Tüccar bildik adımlarla eve yaklaşırken, eve ilk yaklaşan insanın duyacağı korku hissine kapılmadı bile. Etrafın kasabanın her hangi bir köşesinden aniden farklılaşan görüntüsüne yerliler çoktan alışmışlardı. Kara Hasan’ nın yerleşmesinden önce kasabanın diğer evlerinden pek farkı olmayan bu yer, Kara Hasan’ ın gelişinden sonra adeta yeni sakininin karekterine bürünmüştü. Önce evin dış boyaları döküldü. Ahşap kısım garip bir bileşimle kaplanmışçasına karardı ve dıştan vuran bütün renkleri soğuran bir havaya büründü. Bu kara renk herşeye öyle bir sirayet etmişti ki, evin bahçesinde bulunan ağaçlar bile bu rengi yansıtıyorlardı. Havada ağır bir koku hissedilmeye de başladıktan sonra,kimse eve yaklaşmaya cesaret edemez olmuştu.

Bu iki adamı bu evde buluşturan  Kara Hasan'ın alşimi bilgileriydi. Ona el veren hocası, ‘öğrendiğin çok kadim bilgilerdir. Bu bilgiler; onlardan kötü amaçları ve hırsları için istifade etmek isteyen insanların sonunu hazırladı, dikkat et fazla hırsa kapılma  yoksa senin de sonunu hazırlar’ demişti. Kimin umurunda... Ne istediğini biliyordu. Onun peşinde uzun zaman dolaştıktan sonra aradığının bu kasabada olduğunu bildiği gün yerleşmişti.  

Hedefini yanlız tüccara açmıştı. Yani bilmesi gerektiği kadarını... Kara Hasan herşeyi altına çevirecekti. Tüccar da bunları paraya... Birlikte dünyanın efendisi olacaklardı. Oysa tüccar sadece araçtı. Onu sırra ulaştırana kadar onun nüfuzundan faydalanacağını biliyordu. Bir gün mutlaka diyordu. Bir gün mutlaka...

Tüccara kapıyı evin her hizmetine bakan orta yaşlı bir adam açtı ve onun geçmesi için geriledi. Ardından hemen kapıyı kapadı ve az ilerdeki kapının ardından kaboldu. Evin holünde yanlız kalan tüccar, adamın tamamen uzaklaştığına kani olduktan sonra  giriş kapısının yanında sarkan zinciri çekti.  Çeker ekmez, bir metra kadar önünde holün zemini üzerindeki bir parça kendiliğinden kenara doğru kaymaya başlamıştı. Kısa zamanda kayan zeminin altından aşağıya doğru inen ve çok hafif bir ışıkla aydınlanmış bir merdiveni çıkmıştı. Tüccar dikkatlice merdivene adım attı ve yavaşça aşağıya doğru inmeye başladı.

Bu iniş hafif nemli ve garip bir kokuyla kaplı olan dehlize gelince sona erdi. Merdivenlere loş bir aydınlık veren ışık buradan süzülüyordu. Aralıklarla dizilmiş olan soluk lambalar göz önünü görecek kadar ışık sağlıyordu.  Buraya hiç alışamayacağım’ diye düşündü dikkatlice adım atarken. Bir kaç metrelik dehlizin sonuna vardığında, tamamen ışıklandırılmış, çeşitli kimyasalların bir araya gelmesiyle oluşmuş burnu yakacak kadar keskin bir kokuya sahip havayla dolu odaya ulaşmıştı.

Kara Hasan, siyah bir cübbe giymiş elinde deney tüpleri ile bazı karışımları hazırlıyordu. Tüccar, birazda rahatlamış adımlarla Kara Hasan’ a doğru ilerleyip onun yoğunlaşmış dikkatini dağıtacak düzeyde bir ses tonuyla;

-          Merhaba, ben geldim.
-          Hıı, hoş geldin.
-          Hala uğraşıyorsun, bir sonuç alamadın mı ?
-          Biliyorsun ki sonuç almak kolay olsaydı, formüle çoktan ulaşılırdı...
-          Biliyorum, biliyorum...

Tüccar, Kara Hasan’ a doğru yaklaştı, elindeki altın renkli sıvıya bakıp,

-          Görüyorum sonuç almaya çok yakınlaşmışsın, belki de doğru formülü oluşturabildin....
-          Bu renk sıvıya ulaşıyorum ama katı hale geçiremiyorum. Zaten bir süre sonra renk bozuluyor ve geriye kırmızı renkli bir sıvı kalıyor.
-          Neyse canım nasıl olsa bir gün olacak....

Kara Hasan biraz da gereksiz gibi görünen bu konuşmadan sıkılmış, konuğun bir an önce gitmesini isteyen bir tavırla sordu.

-     Sahi seni bu saatte buraya getiren nedir? Biliyorsun ki gündüz çalışırken rahatsız edilmekte hoşlanmam.
-   Bugünlerde kasabada hoşuma gitmeyen şeyler olmaya başladı. Senden yardım istemeye geldim.
-      Ne gibi?  Diye sormuştu Kara Hasan, başını yaptığı işten hiç kaldırmadan.

Tüccar elinde tuttuğu meyve ve sebzeleri Kara Hasan’ a doğru çalışma masasının üzerine adeta fırlattı. 

- "Bak bunlara" dedi. Bunlar, bizim buralarda yetişen meyve ve sebzeye benziyor mu?

Masanın üzerine bırakılan meyve ve sebze çeşitleri ve görünümleri, başını yaptığı işten kaldıran adamın gözlerinin fal taşı gibi açılmasına sebep olmuştu. İşte aradığı son ipucu önünde duruyordu.

"Nihayet" diye fısıldadı kendi kendine; nihayet son adıma geldim işte......

"Devam edecek"

SAL II # 4 A Finish - Daniela / SAL II #4 Daniela Bitirdi

$
0
0









Daniela, thank you for your participation and this great finish ! 



Daniela, içine ilham katarak biten bu güzel iş için çok teşekkür ederim.



SAL III #2 Nurdan's Progress and so on / SAL III #2 İlerleme Raporu ve İncik Pincik İşler

$
0
0






Hello Dear Friends,

I've taken exactly the half way of " Darcy's Confession Sampler :)) Made a few changes like Daniela on the design as you may notice! 

Along with the sampler stitching, I've made a small cushion and a pincushion!
 (I am still practicing on finishing such type of cushions but not satisfied yet)



Merhaba Dostlar,

"Darcy' nin İtirafı" nda yarı yolu geçmiş bulunuyorum. 

Malum bizim taziye bayramımızdı; ev kalabalıktı haliyle. Elime alamadığım için fazla bir ilerleme olmadı ama en azından yarısını bitirdim.

Geceleri el ayak çekildikten sonra yaptığım iki küçük iş oldu. Biri henüz tam manasıyla dikmeyi beceremediğim küçük yastık (eğri büğrü oldu düzelemedim de) diğeri de iğnedenlik.

Bu küçük işleri, etamine heves edip, büyük işlere girişemeyenlere, örnek olsun diye yapıyorum. Çok kısa sürede bitiyorlar ve dekoratif eşya olarak da kullanılabiliyorlar. 

Heveslendim ama nasıl yaparım diye soracak olan varsa; sorularınızı memnuniyetle cevaplandırırım. 
Lütfen çekinmeden sorun.

Son sözüm;
Ülke baştan aşağı yangın yeri. 
Bazen yayın yapıp  yapmamak arasında çok gidip geliyorum. Çok uzatmayacağım o nedenle.

Barış ve huzur güzel ülkemize hakim olsun; tek dileğim budur....

My small skew cushion / Eğri büğrü yastığım



Pincushion / İğnedenliğim


Viewing all 189 articles
Browse latest View live


<script src="https://jsc.adskeeper.com/r/s/rssing.com.1596347.js" async> </script>