My sixth postcard into cross stitch has completed!
Etaminde 6. kartpostalımda bitti ...
Background stitching has taken more time than the figures!
Çocukları işlemekten ziyade arka planı işlemek uzun sürdü!
But I am happy with the result!
Ama sonuçtan memnunum.
6th Postcard - 6. Kartpostal
Clipped Haired Prince /Kırpık Saçlı Prens
Albert - Belle
width and length / Eni ve boyu
30 cm x 40 cm
Started : 15 March 2013 :Başlangıç Tarihi
Finished : 07 April 2013 :Bitiş Tarihi
Dear All,
I'd like to thank your sweet comments you left and a warm welcome to the new readers of this humble blog. I hope, you' ll enjoy during your visits over here!
I also hope you like my 6th postcard as much as I like!
Wish you a wonderful Sunday and a great week!
With love!
Merhabalar,
Kartpostalda hayata geçirmeye çalıştığım 6. işi de bitirdim. Sonuç beni mutlu etti. Umarım benim kadar siz de seversiniz.
Bu arada blogu izlemeye alan yeni okuyucularına da hoşgeldiniz demek isterim. Bu blogun ve sahibinin izlediği yol; umarım ona refakat ederken sizleri de memnun eder; keyif alırsınız.
Sözü çok uzatmak istemiyorum. "Kırpık Saçlı Prens' in hikayesi aşağıda.
Dilerim iyi ve güzel gelişmelere şahit olacağımız bir hafta olsun!
Sevgilerimle
KIRPIK SAÇLI PRENS ( FİNAL)
Albert' in elinde tuttuğu güle bakarak " Belle yaşıyor" dediği an, gül goncasının yaprakları birer birer açılmaya başladı.
Orada bulunan herkes, korku ve heyecanla birbirine sokularak gülün Kırpık' ın elinde açılmasını izliyordu. Kral, elini belindeki kılıca atmıştı.
Kırpık midesini boğazında hissedecek kadar vücudunu ele geçiren korku dalgasını yenmeye çabalıyordu.
Orada bulunanlar için sanki saatler geçmiş kadar uzun gelen, ama aslında birkaç saniye süren değişim sonrasında, gül şekli değiştirerek Belle' nin ölmüş annesine, eski Kraliçe' ye dönüşmüştü.
Pembe parlak bir ışıkla çevrelenmiş, uçucu ama elle tutulacak kadar da somut bir halde karısını karşısında gören kralın yüzü kireç gibi oldu.
Zorlukla "Kraliçem" diyebildi. "Bu sizsiniz..."
"Gelişim sizi sevindirmesin Kral' ım" dedi ölmüş kraliçe.
Sesi ta uzaklardan, rüzgara karışmışçasına fısıltı ile geliyordu.
"Kızımın ve bu ülkenin geleceği için buradayım"
Eski Kraliçe; despot krala bakarak sözlerini sürdürdü.
"Bu dünyada ve kainatta en önemli şey yaşamdır ve yaşamı korumaktır"
"Kainat, her formdaki yaşam enerjileri ile varlığını sürdürmektedir ve yaratılan herşey bu devamlılığı sağlamak için vardır"
" Siz verdiğiniz kararlarla, kainat için en önemli unsuru - hayatı- yok etmeyi; kendinizi korumak, egonuzu beslemek için geçer yol saydınız. Böylece, başta kendiniz olmak üzere tabiatı tahrip ettiniz. Sona erdirdiğiniz her bir hayat, kainatta var olması gereken bir unsuru da yok etti.
Çünkü tüm yaratılmışlar, görünmez bağlarla birbirine bağlıdır. Birine yapılan kötülük, suya atılan taşların yarattığı dalgalar gibi, büyüyerek ve pek çok şeyi içine alarak çoğalır.
Kötülüğün tek amacı ise hayatı yok etmektir"
"Ancak, kainatta, korkularından beslenen ve egosu yüksek herşey eninde sonunda kendini yok etmeye mahkumdur. Bu da başka bir yaradılış kanunudur."
"Size korkularınızı yenmeniz ve olgunlaşmanız için farklı zamanlarda verilen şansları kullanamadınız. Hem insanları hem de çevrenizdeki herşeyi yok etmekten vazgeçmediniz.
Varlığınız ve kararlarınız çok olumsuz sonuçlar verdi, veriyor. O nedenle, bu gelişmelere bağlı olarak, siz, kendi yaşamınızı da kendi ellerinizle yok ettiniz"
Kraliçenin pembe görüntüsü silikleşmeye başlıyordu.
"Vaktim azalıyor" dedi kraliçe.
" Kızımız şimdi sizin yaptığınız hataların, kötülüklerin bedeli olarak tutsak" diye devam etti.
"Onu tutsak alan duvar aslında sizin sona erdirdiğiniz her bir yaşam ve aldığınız her bir yanlış kararla tuğla tuğla meydana getirdiğiniz; mutlak iyilik ile aranızdaki aşılmaz duvardır. Bu duvarı, sizin verdiğiniz yanlış kararları düzelterek yaşamı yeniden yeşertecek, cesur, adil ve yüreği merhametle yoğrulmuş bir kralın kararları ve kararlılığı yıkacaktır" dedi ve ekledi.
"O Kral şimdi aranızda duruyor".
"O, daha henüz çocukken, yüreğinde yeşeren merhamet duygusunu, sevgi ve iyiliği geliştirdi. Onu ileride çok büyük başarılara taşıyacak bilgi ve becerilere burada, bu sarayda sahip oldu.
Çok belirgindir ki o sizden çok daha fazla sevilen, basiretli bir kral olacaktır."
"Kırpık Saçlı Albert" diye seslendi eski kraliçe.
"Bir adım öne çık!"
"Bundan sonra krallık tacı senin. Onu layıkıyla taşımanı dilerim"
"Kızım, senin ülkeye yeniden hayat verdiğin, insanların korkusuzce konuştuğu ve sana bağlılık yeminini içtenlikle yaptığı gün; tutsaklığından kurtulabilecektir"
dedi.
"O nedenle, kararlarını alırken sonuçlarının ne olacağını düşünmeden hareket etmemen gerekecek. Bunun için çok dikkatli ol. Etrafında, aklına, bilgisine ve yüreğine güvendiğin insanlar olsun. Halkına her zaman kulak ver; onları dinle. Vaktin oldukça ülkenin her yanına git, halkına yakın ol. Refahın eşit dağılmasına sebep olacak kararlar al.
Eğer içinde taşıdığın bu yüce duyguları bir kenara bırakır, egolarına ve sahip olduğun güce yenilirsen; senin sonun da Kral gibi olacaktır ve kızım sonsuza kadar tutsak kalacaktır"
Kraliçenin görüntüsü silikleşirken despot kralın durduğu yer aniden içeriye tek bir noktaya doğru çökmeye başladı. Kralın, görünmez şiddetli bir girdaba kapılarak döndüğüne, boyunun sonsuzluk kadar uzadığına bir anlığına şahit oldu oradakiler.
Kral o görünmez noktaya adeta bir ip kadar incelerek çekildi ve an içinde gözden kayboldu.
Onun kaybolduğu yerde simsiyah bir nokta kalmıştı sadece...
6 YIL SONRA
Albert, Kral olduktan sonra her yıl olduğu gibi Belle' in doğum gününü, tüm halkın katılımıyla; hala gökyüzüne doğru uzanan duvarın önünde kutlamaya hazırlanıyordu.
O günün sabahı, yine erkenden kalkıp duvarın önüne geldiğinde, gün hala ışımamıştı.
Belle için kopardığı ve hala ilk günkü gibi gonca halinde kalan gülü koynundan çıkararak kokladı.
"Belle" diye seslendi.
"Bugün senin doğum günün. Seni yanımda görmek; bu güzel ülkenin gerçek kraliçesi olarak hayatını sürdürmeni sağlamak için elimden geleni yaptım; yapmaya da devam edeceğim.
Keşke burada olsaydın da ülkemizin nasıl yeşilllendiğini, insanların yüzlerinin nasıl güldüğünü görseydin..."
"Kırpık Saçlı Kral" diye seslendi arkasından bir çocuk.
Albert dönüp baktığında bakışları cin gibi küçük bir oğlan çocuğunun onu seyrettiğini gördü.
Küçük çocuğun da saçları kırpık kırpıktı ve masmavi gözlerinin içi gülüyordu.
"Prenses Belle bu duvarın arkasında mı?"
"Evet" dedi Kırpık
"Onu neden oradan çıkarmıyorsun o halde? Eğer senin gücün yetmiyorsa ben de yardım ederim; duvarı beraber yıkarız" dedi küçük çocuk gülerek.
"Pekala" dedi Albert; "Hadi tut bakalım kılıcın kabzasından küçüğüm"
Birlikte tuttukları kılıcı olanca güçleriyle duvara sapladılar.
Kılıcın saplandığı yerden başlayarak çatlayan duvar, göz açıp kapayana kadar yerle bir oldu.
İşte tam o anda, güneş dağların ardından yüzünü göstermiş; ilk huzmelerini Belle' nin balkonuna düşürmüştü.
Duvar yıkıldıktan sonra gül bahçesi olanca güzelliğiyle gözler önüne serildi. Hala birbirinden güzel güllerle doluydu ve mis gibi kokuları sabahın sisi ile birlikte gökyüzüne yükseliyordu.
O sırada Belle gerinerek balkona çıktı.
Küçük prenses artık büyümüş çok güzel bir genç kız olmuştu.
Güneşin ışıklarının altında saçları pırıl pırıl gibi parıldamaktaydı...
*-*
Sonra mı?
Belle ile Albert kısa sürede evlendiler.
Ömürleri boyunca çok sevdiler ve çok sevildiler.
Belle olan biteni dinlediğinde tek bir soru sordu
"Albert' in krallığa seçilme nedeni neydi?"
Cevabı Albert' in cebinden çıkan kağıt verdi!
*-*
Fareleri Öldürmeme Notu
Farelerinde bir tasarımı* var. Onlarında yemek yeme şartı** var. Fareleri öldürürsek hiç canlı olamazlar.
* canı
**hakkı